Altınova Gazetesi
2019-01-30 12:00:57

Sakatat Yiyin Sakata Gelmeyin

Ahmet Rasim KÜÇÜKUSTA (Prof.Dr.)

30 Ocak 2019, 12:00

Sakatat gibi mikrop yuvası ve sağlıksız bir gıdaya methiyeler düzenler nasıl gıda mühendisidir anlayamadım.

Gerçek gıda mühendisinin vazifesi bu tür yiyecekleri karalamaktır.

İZMİR’de Gıda Mühendisleri Odası’ndan yapılan açıklamada, Türkiye’de sakatat tüketiminin dünya ortalamasının altında olduğunu belirtildi. Açıklamada, sakatatın kırmızı ete oranla daha az yağ içerdiği, kalori değerlerinin düşük olduğu, en fazla enerji değeri olan organın dil olduğu kaydedildi. Açıklamada, kırmızı etin çok az karbonhidrat içermesine karşın sakatatların çoğunun yüksek oranda karbonhidrat içerdiğine dikkat çekildi. Ayrıca, sakatatlarda çeşitli vitaminlerin bulunduğu belirtildi, çabuk bozulduğu vurgulanıp, “Alır almaz hemen tüketin” denildi.

Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Uğur Toprak, yaptığı yazılı açıklamada, sakatatın, kesimi yapılan büyük ve küçükbaş hayvanların kasları dışında kalan yenilebilir yürek, karaciğer, böbrek, işkembe, bağırsak, dalak, dil, beyin, baş, ayak gibi kasaplık olmayan kısımlar olduğunu belirtti. Toprak, sakatatların vitamin A, B12, B2, B1, B6, niasin ve sodyum, potasyum, demir, fosfor, selenyum gibi birçok vitamin ve mineral açısından oldukça zengin olduklarına dikkat çekti. Sakatının kırmızı ete oranla daha az oranda yağ içermeleri ve enerjilerinin daha düşük olması ve yine kırmızı ve beyaz ete oranla daha uygun fiyatlı olmaları bakımından tercih sebebi olduklarını dile getiren Toprak, bilinçsiz tüketim halinde oluşabilecek riskleri anlattı. Toprak şunları kaydetti:

“Hava, su, toprak ve yem yoluyla alınan kimyasal maddeler metabolizmada belirli reaksiyonlara girerek hayvanların bazı organlarında depolanabilir. İnsan sağlığına zararlı hormonları, zararlı bazı proteinleri, virüsleri ve parazitleri bu toksinlere örnek olarak verebiliriz. Ayrıca, kolesterol ve yüksek oranda doymuş yağ asidi içermeleri sebebiyle kalp damar sağlığını olumsuz yönde etkiler. Bu bağlamda kolesterol hastaları ve kalp damar hastalığı riski taşıyan kişiler, yaşlılar ve hastalarda bağışıklık ve toksik maddeleri elemine etme mekanizmaları az gelişmiş olduğundan bu hassas tüketici gruplarının sakatat tüketmemeleri önerilir. Yine bu nedenlerden ötürü özellikle 0-3 yaş arası bebek ve küçük çocuklar için ek gıda olarak sakatat içeren gıdaların anneler tarafından tercih edilmemesi gerekir.”

‘ÇOĞUNDA YÜKSEK ORANDA KARBONHİDRAT VAR’

Artı ve eksi yönleri olan sakatatın Avrupa’da İzlanda, Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya, İtalya, İspanya, Fransa; Orta Asya’da Çin; Latin Amerika’da Brezilya ve Peru’da tüketiminin oldukça yaygın olduğunu belirten Toprak, Türkiye’de sakatat tüketiminin dünya ortalamasının altında olduğu ifade etti. Toprak, “Sakatatlar kırmızı ete oranla daha az yağ içerdiklerinden kalori değerleri düşüktür. En fazla enerji değeri olan organ dildir. Protein miktarı ise beyin hariç diğer iç organlarda çizgili kas dokusunun protein değerine yakındır. Kırmızı et çok az karbonhidrat içermesine karşın sakatatların çoğu yüksek oranda karbonhidrat içermektedir. Bu karbonhidratın büyük kısmı glikojendir ve glikojen en çok karaciğerde vardır. Sakatatların çeşitli mineral içeriği ise etten daha yüksektir. Karaciğerde A, B12 vitaminleri, böbrekte B2, B12 ve selenyum, uykuluk, C vitamini, dilde B12, B2, niasin ve çinko, beyinde Omega 3, dalakta demir, işkembede B12, selenyum, çinko, fosfor örnek olarak verilebilir” dedi.

‘SAKATATLARI ALIR ALMAZ HEMEN TÜKETİN’

Yemek yemenin fizyolojik, sosyal ve kültürel bir olgu, doğru beslenmenin ise bir yaşam tarzı olduğuna dikkat çeken Toprak, sağlıklı ve güvenilir her türlü gıda maddesinin tek yönlü olmamak kaydıyla dengeli bir beslenme sistemi içerisinde tüketilmesinde hiçbir sakınca bulunmadığını dile getirdi. Toprak, sözlerini şöyle tamamladı:

“Sakatatlardan karaciğer, dalak, beyin, böbrek ve yüreğin hazırlanması ve servis edilmesi oldukça kolay olmasına karşın kelle, paça ve işkembenin hazırlanması oldukça vakit alıcı ve zordur. Bu nedenle öncelikle çok iyi temizlenmesi, pişirilme yöntemlerinin iyi bilinmesi, çiğ veya az pişmiş sakatatın tüketilmemesi, uygun koşullarda (en çok 3 C) muhafaza edilmesi, sunulması aşamasında sebzelerle temas etmemesi, çiğ ve işlenmiş sakatatın ayrı ayrı depolanıp muhafaza edilmesi, sakatat ve etin aynı depoda, dolapta muhafaza edilmemesi oldukça önemlidir. Ete nazaran çok daha çabuk bozulabilen ve doğal niteliğini kaybeden sakatatları alır almaz hemen tüketmek yoluna gidilmelidir.”

Kaynak: https://www.haberler.com/gida-muhendislerinden-sakatat-aciklamasi-10607750-haberi/

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.