Birçok şeyin olduğu gibi hastalıkların da modası var. Özellikle de kadınları ilgilendiren hastalıkların. Çünkü erkek milleti ‘iktidarında bir sorun yoksa’ öyle astımmış, kemik erimesiymiş, hatta kansermiş, her hastalığı kendine dert edinmez.
Kadınlar ise eteklerinin boyu, çoraplarının deseni, eşarplarının rengi, ayakkabı topuklarının yüksekliği gibi, hangi hastalıkların moda olduğunu da yakından takip ederler.
Meselâ, bir zamanlar migren çok popülerdi. Başı ağrıyan kadın üzülmez ve hatta ‘Migrenim var, şekerim’ diye hava atardı çevresine. Başı ağrımayanlar kendini ne kadar talihsiz, ne kadar demode hissederlerdi, hatırlıyor musunuz?
Sonra, gastrit, kolit, ülser, alerji, astım modern zaman hastalıkları olarak ‘kadınların altın günlerinin’ tek konusu olma şerefini senelerce taşıdılar.
Şimdi devir reflü devri! Bir gecede imara açılıp fiyatı katlanan çorak tarlalar gibi değerlendi bu sözde hastalık. Bundan on-on beş sene önce doktorların bile adını bilmedikleri ‘tıbbın bu son harikası’ astımı, alerjiyi, kanseri, hepatiti, damar sertliğini, AİDS’i kıskandıracak bir şöhrete ulaştı.
Üstelik ses kısıklığından öksürük ve astıma, geniz akıntısından sinüzit ve otite, zatürreeden farenjit ve larenjite reflü ile ilişkilendirilmeyen hastalık da kalmadı. Kapsama alanı ‘el kadar bebekleri’ içine alacak kadar genişledi.
Reflü neden röfle kadar moda?
Bazı hastalıkların zaman zaman moda olmasında hastaların da, doktorların da, ilaç endüstrisinin de rolü var.
Hastalardan başlayalım: Onlar artık gastrit ve ülser gibi teşhislerinden bıkmışlardı ve kendilerine yeni ve mümkünse ‘modern bir hastalık’arıyorlardı. Reflü Hızır gibi yetişti.
Aynı şey doktorlar için de geçerli. Üstelik ‘kamu doktorları’ için her yeni hastalık, her yeni ilaç toplantı, seminer, kongre; yani promosyon ve bedava seyahat-yeme-içme; ‘muayenehane doktorları’ için de yeni hastalar ve daha çok kazanç anlamına geliyor.
İşin kaymağını ise her zaman olduğu gibi ilaç ve tıbbı âlet endüstrisi yiyor. Amaç, gelip geçici bir takım şikâyetleri önemli bir hastalığın belirtisi gibi göstererek, hayat tarzı düzenlemeleri ile iyileşebilecek hastalıkları ömür boyu ilaç kullanılması gereken hastalıklar haline dönüştürerek, çok seyrek rastlanan komplikasyonları sık görülürmüş gibi anlatarak insanları korkutarak ve böylece ‘moda hastalık’ yaratmak ve bu modayla ilgili her türlü ürünün satışını artırmak!
Reflü bir hastalık değil ki!
Önce şunu bilmelisiniz ki reflü bir hastalık değildir. Bu, sağlıklı insanlarda da görülen fizyolojik bir olaydır. Reflü’ nün Türkçe karşılığı geriye akıştır. Burada sözü edilen, esasında gastro-özofagal reflü’dür, yani mide muhtevasının ve asidinin yemek borusuna kaçmasıdır. Normalde, yemek borusu alt ucunda sifinkter ismi verilen halka şeklindeki kasların kasılması sayesinde midedeki sıvı ve besinlerin yemek borusuna geçmesi engellenir. Ancak, reflü normal kişilerde de (özellikle de yemeklerden sonra) kısa süreli olarak meydana gelir. Reflü, yemek borusuna zarar vermez ve hangi bir belirtiye de yol açmaz, yani fizyolojik bir durumdur.
Mide fıtığı, şişmanlık, gebelik, sık kusmalar gibi çeşitli sebeplerle bu sifinkterin gevşemesi, mide asidi ve yiyeceklerin yemek borusuna kaçmasını, yani reflüyü kolaylaştırır. Uzun süre ve fazla miktarda olan reflü de bazı kişilerde zamanla yemek borusu alt ucunda iltihaba, yani özofajite yol açabilir. İşte, reflü yemek borusunda iltihaba ve çeşitli belirtilere sebep olduğunda masum bir olay olmaktan çıkar ve o zaman bir hastalık (‘reflü hastalığı’) olarak kabul edilir.
Reflü hastalığının en önemli belirtisi, göğüs kemiği arkasında ağrı olmasıdır. Bu, yemeklerden sonra ve geceleri şiddetlenen, öne eğilmekle artan, yanma şeklinde bir ağrıdır. Bazı kişilerde ağza midedeki besinlerin ya da acı su gelmesi, geğirme ve yutma güçlüğü gibi şikâyetler de görülebilir.
BUNLARA DİKKAT!
Her şikâyeti olan hastada hemen ilaçlara sarılmak doğru değildir. Bazı basit hayat tarzı düzenlemeleri ile birçok kişiyi rahatlatmak mümkündür:
BİR: Yemek yerken acele etmeyin, besinleri yavaş yavaş ve iyice çiğneyerek yiyin.
İKİ: Hazmı güç olan yemeklerden kaçının. Çok acı, ekşi, baharatlı ve kızartma yiyeceklerden uzak durun.
ÜÇ: Yemek yedikten sonra 3-4 saat geçmeden yatar pozisyona geçmeyin.
DÖRT: Yatarken başınızı yüksekte tutun.
BEŞ: Alkol ve sigara ile fazla çay, kahve ve kolalı içeceklerden uzak durun.
ALTI: Mide asidini artıran ilaçlara (mesela, aspirin ve ağrı kesiciler) dikkat edin.
YEDİ: Karnınızı sıkı saran kemer ve dar etek, pantolon gibi giysileri kullanmayın.
SEKİZ: Öne doğru eğilmekten kaçının.
DOKUZ: Fazla kilolarınızı en kısa zamanda vermeye çalışın.
Tedavi kime ne zaman gerekir?
Reflü hastalığının tedavisinde ‘proton pompası inhibitörleri’ ve ‘aljinik asit’ ihtiva eden ilaçlar kullanılır. Şikâyetleri, yukarıdaki tedbirlerle düzelmeyen hastalarda bu ilaçların belirli bir süre, düzenli olarak uygulanması ile çok iyi sonuçlar alınır.
Proton pompası inhibitörleri, asit salgılanmasını ve böylece yemek borusuna doğru çıkan mide asit miktarını azaltarak etkili olur. Aljinik asitli ilaçlar ise yemek borusunun yüzeyi kaplayarak mide asidinin etkisini azaltırlar.
İlaç tedavisi ile düzelmeyen çok az sayıda hastada ise endoskopik yöntemler ve cerrahi tedaviler güdeme gelir.