Dikkat: Yazının sonunda ek var!
***
Önce “Demek Biontech’i boşuna olmuşuz…” başlıklı yazısı için Muharrem Sarıkaya’ yı tebrik ediyorum (1).
Sinovac aşı üreten şirketin adıdır. Aşının adı CoronaVac‘ tır ama artık galatı meşhur oldu. Sinovac diyince bu şirketin ürettiği inaktif Kovid-19 aşısı anlaşılıyor.
Biontech de bizim Uğur Şahin’ in CEO’ su olduğu bir şirkettir. Adının doğru yazılışı “BioNTech‘ tir ama Biontech de Kovid karşı hazırlanan mRNA aşısının adı olmuştur. Bu şirketin aşısının adı ise Comirnaty‘ dir.
Sinovac doğru seçimdir
Halk arasında Çin aşısı olarak bilinen inaktif aşı “Coronavac” yani alışılan adıyla Sinovac en doğru seçimdir. Bunun üç önemli sebebi var.
BİR: İnaktif aşılar, virüsün spike, membran, zarf, nükleokapsit, ORF dahil tüm antijenlerini ihtiva eder, dolayısıyla sağlayacağı bağışıklık çok yönlüdür. mRNA aşıları ile sürekli mutasyon gösteren spike proteinine karşı bağışıklık cevabı ortaya çıkarır. Mutasyonun yerine ve derecesine göre de aşının etkinliği azalır, hatta hiç kalmayabilir de.
Sinovac’ ın varyantlara karşı da etkili olmasının sebebi virüsün tüm antijenlerini bilhassa da mutasyon göstermeyen tüm proteinlerini ihtiva etmesidir.
İKİ: İnaktif aşıların teknolojisi çok eskidir ve yan etkiler bakımından güvenlidir. mRNA teknolojisi ile hazırlanan aşılar ilk defa Kovid salgını sebebiyle kullanılmaktadır. Yan etkileri hakkında üretici şirketlerin de bilgisi yoktur ve şirketler bunun için de mesuliyet kabul etmemektedir. Bu aşılar elan “acil kullanım onayı” ile uygulanmaktadır.
ÜÇ: İyi aşının hususiyetlerinden biri de mevcudiyeti yani yeteri kadar bulunabilmesi ve temininde bir problemle karşılaşılmamasıdır.
DÖRT: Biontech aşısı için “İnsanın savunma mekanizması otoümmin, bağışıklık sistemine bu denli yüklenmenin ne gibi sonuç getireceğini bilmiyoruz” sözünü keşke her gün konuşan ve Biontech’ e sadece methiyeler düzen bilim adamı diye adlandırılan kişilerden de duyabilseydik. Tebrikler Muharrem Bey.
BEŞ: “İki Sinovac, iki Biontec üstüne ABD’ye gittiğinde bir doz da Johnson and Johnson yaptıranların” müsebbipleri de topluma korku salmayı ilke edinmiş bilim dünyasıdır. Brezilya’ da da bir kişinin altıncı dozu yaptırmak üzereyken “yakalandığı” haberleri var. Ben de dört doz Kovid aşısı yaptıran en az üç kişi tanıyorum. Bu aşırı doz meraklıların gerçek sayısını bilmem mümkün değil ama üç-beş olmadığına da hiç şüphe yok.
ALTI: Aşılar için “Çilek gibi bulduğunda yenilecek bir meyve olmadığı” tanımlaması da bilim dünyasının ibret alması gereken bir söz ama doğrusu umutsuzum. Hatta Muharrem Bey’ e bu cümleden dolayı “aşı karşıtı” damgalaması yapılır, soruşturma açılırsa hiç şaşırmam. Çileğin artık Kovid aşıları gibi her mevsim her yerde bulunması, sevilen bir meyve olması hafifletici sebep olur mu bilemiyorum.
YEDİ: Sinovac için demedikleri kalmayan, bu aşıyı yerden yere vuran Biontech’ e toz kondurmayan “propagandistleri” Allah’a havale ediyorum. Kimler olduklarını toplum gayet iyi biliyor.
SEKİZ: Türkiye’ nin ve şüphesiz ki tüm devletlerin aşı gibi halk sağlığının en önemli unsurlarından olan bir ürünü tek derdi daha çok satmak daha çok kazanmak olan, dibine kadar siyasete bulanmış şirketlerin elinden çekip alması şarttır. Bu şirketlerin dünyayı maymun etmesine müsaade edilmemelidir.
DOKUZ: Ekranlarda ve medyada her gün “üçüncü doz çığırtkanlığı” yapanları Dünya Sağlık Teşkilatı’ na ve maksatları pandemiyle mücadele olan halk sağlığı uzmanlarına kulak vermeye çağırıyorum (3, 4, 5). Üçüncü doz, hakikaten ciddi bağışıklık kusurları olanlarda işe yarayabilir.!
ON: Muharrem Bey’ i “bu yazısı” için tebrik ederken birçok yazı ve konuşmasındaki tezviratı unutmadığımızın da altını çizmek isterim. Dilerim ki bu minval devam eder.
Gelelim neticeye
Neticeyi, halk sağlığı hocalarının hocası Prof. Dr. Gazanfer Aksakoğlu’ nun bundan 18 sene önceki bir makalesine bırakalım (2):
“İlkokul öğrencisine sorsanız, sağlıkta korunma denince ilk aklına gelen aşılama olur. Sokaktaki yurttaşın görüşünü alsanız, bağışıklamanın devlet görevi olduğunu söyler.
Öyle mi? Hayır, artık o günler geride kaldı. Bağışıklama da, aşı üretimi de devletin elinden ve kamu görevi olmaktan çıkarıldı, sermayeye teslim edilerek tatlı karlar için yatırım aracına dönüştürüldü.
Artık bebeklerin ve erişkinlerin bağışıklanmaları üzerinde kişisel, kurumsal ve sınıfsal çatışmalar, uluslararası sermayenin kanlı çıkar oyunları yer alıyor.”
Hoca, bugün kim bilir neler derdi?
Kaynaklar:
1. https://www.haberturk.com/yazarlar/muharrem-sarikaya/3169581-demek-biontechi-bosuna-olmusuz
2. //webb.deu.edu.tr/halksagligi/doc/yazilar/ga-uluslararasibagisiklamapazari.pdf
3. https://www.medscape.com/viewarticle/956922?src=soc_tw_210821_mscpedt_news_mdscp_booster
4. https://www.bmj.com/content/374/bmj.n2027
5. https://www.smerconish.com/exclusive-content/the-beauty-of-vaccines-and-natural-immunity
***
Muharrem Sarıkaya‘ nın yazısı:
BU yüzyıl ilk kez böyle bir salgınla karşılaştığı için, kimin hangi sözüne inanacağımızı şaşırdığımız çok günler oldu.
Hala da devam ediyor…
Kısa süre önce denildi ki, “Keşke baştan Biontech olsaymışız… Çin (Sinovac) aşısını boşuna olmuşuz…”
Alınabilecek, veya yapılabilecek elde olacak başka aşı vardı da olunmamışız gibi…
Toplumsal hafıza pandemi ile birlikte daha fazla savrulduğu için neyin nasıl geliştiğini çabuk unutuyoruz…
O dönem Biontech aşısına, mucitleri olması nedeniyle Uğur Şahin ve Özlem Türeci’nin kendilerine ayrılan kotadan Türkiye’ye yollamaları sayesinde ulaşabildiğimizi çabuk unuttuk.
Elde olan da Sinovac aşısıydı; iyi ki vardı ve bu sayede milyonlarca insanın hayatı kurtuldu, salgının çok daha ağır sonuçlar yaratmasının önüne geçildi.
Unutulmasın ki Sinovac aşısının uygulanmasının üzerinden de henüz 8 ay geçti…
ABD’nin kotalarını doldurması, Avrupa’nın yeteri miktarda stokunu yapması sonrası Biontech aşısı bollaştı.
Türkiye de hem aşı çeşitliliği hem de güvencesi açısından ikinci aşıyı satın alıp yapmaya başladı.
DEMEK Kİ YANILMIŞSINIZ….
Bir süre sonra da yeni bir iddia ile karşılaşıldı…
“Yeni varyantlar karşısında Sinovac aşısı yeterince koruma sağlamıyor, boşuna yapılmışız…”
Bazı bilim insanları söylemese sözün bir anlamı yoktu…
Ancak ekranlarda Sinovac yerden yere vuruldu; sanki hiç koruma sağlanmamış, çöpe atılması gereken aşı vücudumuza zerkedilmiş muamelesi yapıldı…
Şimdi ben de diyorum ki “Yanılmışsınız, asıl Biontec’in üçüncü dozlarını boşa yapılmışız…”
Bunu dayandırdığım yer de dünyanın en ünlü bilim dergilerinden Lancet’in önbaskısı olarak nitelenen SSRN Dergisi (Social Sicience Research Network)
HANİ DELTA’DA ETKİN DEĞİLDİ?
SSRN Dergisi’nin sitesinde yayınladığı bu önemli araştırmadan ben de Türkiye’deki aşı çalışmalarını yürüten Prof. Dr. Serhat Ünal yollayınca haberdar oldum…
Araştırma Sinovac’ın yeni varyant Delta’ya karşı ne derece etkin olduğunu görmek için yapılmış…
Hem de gerçek hayat araştırmasıyla…
Yani aşı olanlardan PCR testi pozitif çıkan ve Delta varyantı ile temaslı olduğu anlaşılan kişiler üzerinde yapılmış…
Meraklısına aşağıya da linkini ekliyorum, dileyen bakar…
Araştırma Çin’in tamamı aşılanmış Guandong Eyaletinde, Çin Ulusal Doğa Bilimleri Vakfı ve Kilit Alan Araştırma ve Geliştirme Programı tarafından Delta enfeksiyonuyla temaslı 10 bin 813 kişi üzerinde gerçekleştirilmiş…
Yakın temaslı olup laboratuvarda PCR testi pozitif çıkanlar baz alınmış, birinci ve ikinci doz aşı yaptıranlar ayrılarak bakılmış..
Uluslararası, özellikle de batılı ülkelerin bilim insanlarının hakim olduğu SSRN Dergisi’nde yayınlanmasa ciddiye almazdım.
Ama bu da gösteriyor ki yakında Lancet, Science gibi önemli bilim dergilerinde de yer alacak.
Buna göre iki doz Sinovac aşı yaptıranların %77,7 oranında tam korunduğu, yani hiçbir semptomla karşılaşılmadığı ortaya çıkmış…
Bununla kalınmamış, rahatsızlığını ayakta geçiren, az semptomlularla bu rakam %87’ye ulaşmış.
ALFA’DA DA KORUYUCU
Araştırma Delta varyantı ile de sınırlı kalmamış, İngiltere’de ilk görülen Alfa varyantına yakalananları da kapsamış, orada da %89 semptomu engellediği ve tam koruma sağladığı sonucuna varılmış…
Araştırma sonucu bilim insanlarının yayınladığı makalede diyor ki, “İnaktif aşılarla tam aşılama, zatürre, ağır ve kritik hastalıklara karşı tam etkilidir…”
Özetle, yoğun bakıma yatışı tam anlamıyla ortadan kaldırdığını belirtiyor.
Burada da kalmamış, sadece Delta’ya değil, İngiltere’de ilk görülen Alfa (ChAdOx1) varyantına da bakılmış.
İki doz arası 28 gün olarak yapılan inaktif, yani Sinovac aşısının hastaneye gidiş riskini %77.7 oranında azalttığı, entübe, yoğun bakıma yatmayı da %95 oranında engellediği, yüzde yüz tam koruma sağladığı sonucunu çıkarıyor.
Burada da kalınmamış, Kanada varyantı üzerinde de durulmuş ve buna karşı etkili olduğu da görülmüş.
Araştırmanın yapıldığı tarih de o kadar eski değil, 21 Mayıs- 18 Haziran arası…
Çin’in Gaungdong eyaletinde 90 milyon kişiye aşı yapılmış ve içlerinden Delta varyantı ile temaslı 10 bin 813 kişi denek alınmış.
Delta varyantı ile enfekte olduğu halde aşı olanlardan yoğun bakıma yatan ile karşılaşılmamış.
Bunlar önemli veriler, çünkü Çin de Türkiye ile aynı tarihlerde, hatta bir ay kadar daha önce, Ocak ayından itibaren aşılamayı Sinovac ile yaptı.
Bu veriler Sinovac aşısı yaptıranlarda Haziran ayına kadar hem de Delta varyantına karşı koruma sağlandığını gerçek yaşam araştırmasıyla ortaya koyuyor.
O ZAMAN NİYE YAPTIRDIK?
Yayınlayan yer bilim dünyasının önemli bir dergisi…
Durum böyle ise o zaman, “Niye Sinovac olduk?” diye soranlara şunu söylemek gerekiyor, “Niye üçüncü doz Biontech olduk?”
Üstelik, gereksiz yere aşı tereddüdü olanların kafasının iyice karışmasına neden olacak boyutta tartışarak…
“Ne sakıncası var ki, Biontech’i de yaptırmış olduk!..” diyenler çıkabilir…
Ancak insanın savunma mekanizması otoümmin, bağışıklık sistemine bu denli yüklenmenin ne gibi sonuç getireceğini bilmiyoruz.
Bir tanıdığım, iki Sinovac, iki Biontec üstüne ABD’ye gittiğinde bir doz da Johnson and Jonson yaptırdığını söyleyince bir bilim insanı, “Umarım yeni varyant çıkınca sana yapacak aşı buluruz” demişti…
Bunun çilek gibi bulduğunda yenilecek bir meyve olmadığını izah etmeye çalışmıştı.
TURKOVAC İÇİN İYİ HABER
Gelelim araştırmanın getirdiği bir başka önemli duruma…
Türkiye bir süredir Sinovac gibi inaktif olan aşının Faz-3 çalışmasını yürütüyor; sonuna da gelinmek üzere.
Delta varyantına inaktif aşıların yeterince etkili olmadığı iddiası çok dillendirilince akıllarda Erciyes Üniversitesi’nin çalışmasının ne olacağı sorusu vardı.
Bu araştırma aslında inaktif aşının da işe yaradığını, Turkovac’ta boş yere kürek çekilmediğini gösteriyor…
Dolayısıyla milyonlarca dolar harcanarak yurt dışından alınan aşılara daha fazla devam etmenin gereğinin olmadığını da önümüze koymuş bulunuyor…
Sonradan iptal edilen dördüncü doz talimatının da ne denli gereksiz olduğunu sergiliyor…
AB’nin de Sinovac’ı geçerli aşı kabul ettiği bu dönemde gelen araştırma Sinovac alışı yaptırmış olanların da yüreğine su serpiyor…
(https://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=3895639)
***
EK 1 (22.8.2021): HALUK VAHAPOĞLU “Virüslerde mutasyonlar neden ve nasıl ortaya çıkar ve daha önemlisi nasıl yayılır. Bir tweet serisi ile kısaca anlaşılır şekilde anlatacağım. Şimdilik şunu söyleyeyim: varyantların yayılmasının sebebi yaygın uygulanan mRNA aşılarıdır!” Kaynak: https://twitter.com/HalukVAHABOLU/status/1429397147695333380?s=20
“PCR dayatması 1. Hastalığı geçirmeyip aşı olanlara delta varyantı yayma özgürlüğü vermektedir, 2. Genç ve çocukların aşılanmaya zorlanması anlamına gelir Gayri bilimseldir ve gözden geçirilmelidir #PcrDayatmasıDurdurulsun“. Kaynak: https://twitter.com/HalukVAHABOLU/status/1429399348387930113?s=20
“İnsanoğlu ne de zavallı imiş! Bak sen hastalığı geçiriyor ama bağışıklık sağlayamıyor imiş. Her kes biteviye mRNA olmalı imiş. Aslında yüzbinlerce yıl içinde on binlerce salgını dizginleyemeyip çoktan yok olmuş da haberi yok imiş. Bu safsatalara insanların inanacağını sanmak..” Kaynak: https://twitter.com/HalukVAHABOLU/status/1429163869692379138?s=20