“Şişmanlayan Türkiye’ yi fırtına bekliyor” diyerek korkutan ama çare olarak “diyabet ve kalp aşısından” başka bir tavsiyesi olmayan Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil bizi sükûtu hayale uğrattı.
Obezite, diyabet ve kalp hastalıkları yanlış hayat tarzından kaynaklanan hastalıklardır ve bunlara çare diye de “aşıyı” göstermek akıl ve mantık dışıdır.
Kendisine, kısa bir süre önce dünyanın önde gelen obezite uzmanlarının Lancet’ de yayınlanan makalelerini konu alan “Gıda, sadece endüstriye bırakılamayacak kadar hayatidir” başlıklı yazımı hediye ediyorum.
***
GIDA, SADECE ENDÜSTRİYE BIRAKILAMAYACAK KADAR HAYATİDİR
Muteber tıp dergilerinden Lancet’ de yayınlanan bir makale dizisinde, politikacıların Dünya Sağlık Örgütü’ ne (WHO) baskı yaparak çocukların sağlıksız yiyeceklere özendirilmelerini önleyecek tedbirlerin alınmasını sağlamaları istendi.
Dünyanın önde gelen obezite uzmanları, çocukların obez olmasına ve gelişme geriliğine yol açan “sağlıksız yiyecek ve içeceklerin” pazarlama faaliyetlerinin durdurulması için yeni girişimlerin şart olduğunu bildiriyor.
Makalede dünyanın hiçbir ülkesinde obezite epidemisinin tersine çevrilemediğinin, sadece USA ve İngiltere’ de obezitedeki artışın durdurulduğunun ama bunun fakir aileler için geçerli olmadığının altı çiziliyor.
WHO’ ne göre 2014’ de dünya nüfusunun yüzde 39’ u fazla kilolu ve yüzde 13’ ü de obez sınıfına giriyor; 5 yaşından küçük 42 milyon çocuk da fazla kilolu veya obez.
Çocuklarınızı şeker ve hazır gıdayla tanıştırmayın!
Lobstein ve arkadaşları, hükümetlerin WHO’ ne baskı yaparak çocukların tatlı içecekleri ve sağlıksız gıdaları hiç tatmamaları için radikal tedbirler almasını istiyor.
Uzmanlar, yiyecek-içecek endüstrisine daha sıkı düzenlemeler getirilmesini, mama firmalarının kendi ürünlerini özendirerek anneleri emzirmekten uzaklaştırmalarına karşı alınan tedbirlerin benzerlerinin sağlıksız yiyeceklere karşı da alınmasını şart koşuyor.
Makalede, gıda endüstrisinin hedeflerinde özellikle çocuklar olduğu vurgulanarak “Şirketlerin sadece çocukların diyet tercihlerini doğrudan etkilemekle kalmadıkları, hayatın ilk senelerinde kazanılan lezzet ve marka bağımlılığının erişkin yaşlarda da sürmesini sağladıkları” söyleniyor.
Daha fazla yeniyor, daha fazla para harcanıyor
Makaleye göre, bugün USA’ da çocukların 30 sene evveline göre günde 200 kalori daha fazla tüketiyor ve ağırlıkları da 5 kilo daha fazla.
100 kalorilik enerji veren gıda maliyeti 56 sent ve buna göre çocukların yiyeceklerine fazladan harcanan para günde 1.2 $ ve senede 400$’ ın üzerinde.
50 milyon okul çocuğunun bulunduğu USA’ da gıdanın fazlasına harcanan paranın miktarı senede 20 milyar doları buluyor.
Bu çocukların çoğunun erişkin yaşlarda da fazla yemeye devam ettikleri hesaba katıldığında USA’ da yiyecek-içecek endüstrisi için 60 milyar dolarlık bir pazar olduğu ortaya çıkıyor.
Makalede, bu büyük pazarı kaybetmemek için gıda endüstrisinin sigara ve alkol endüstrisi gibi satışlarını azaltacak tedbirlere şiddetle karşı çıkacakları bildiriliyor.
İnsanların sadece karnı doyuyor ama beslenmiyorlar
Sağlıksız beslenme “obezite” ile beraber “gelişme geriliğini” de beraberinde getiriyor.
İnsanların karnı doyuyor ama vücutları beslenmiyor.
Araştırmalar, fakir aile çocuklarının varlıklı ailelerin çocuklarına kıyasla obez ve daha kısa boylu olduklarını gösteriyor.
Fazla kilo ve obezite, başta “diyabet”, “kalp damar” ve “kanser” olmak üzere tedavileri uzun süren ve maliyetleri çok yüksek olan pek çok hastalık için risk yaratıyor.
Gıda, gıda endüstrisine bırakılamayacak kadar önemlidir
Lancet’ de makalede şu hususları özellikle çok önemli buldum:
BİR: Gıda tedariki, çokuluslu gıda endüstrisine, emtia piyasasına ve spekülatif finansörlere bırakılamaz.
İKİ: Çocukların sağlıklarının korunması için gıda denetimlerinde, ticari rekabetin kontrolünde ve sağlıklı gıdaların korunması ve teşvikinde temel değişiklikler yapılmalıdır.
ÜÇ: Günümüz gıda endüstrisi, insanların biyolojik, psikolojik, sosyal ve ekonomik hassasiyetlerini kullanarak sağlıksız besinleri yemelerini kolaylaştırıyor.
Bu kısır döngüyü kırmak için hükümetlerin düzenleyici faaliyetleri ve endüstrinin daha fazla gayret göstermesi gerekiyor.
DÖRT: Hükümetler, çocukları çokuluslu gıda şirketlerinin sağlıksız beslenmeye yönlendirecek pazarlama politikalarına karşı koruyacak tedbirler almalıdır.
BEŞ: Paketler üzerindeki beslenme etiketleriyle ve sağlıklı gıdalara erişimin sağlanmasıyla doğru tercihlerin yapılması ve abur cubur gıdaların vergilendirilmesi ve satış noktası girişimleriyle sağlıksız gıdalardan caydırma sağlanmalıdır.
ALTI: Okullarda çocuklara sağlıksız gıdaların satılmasını artıran sofistike pazarlama metotlarının yaygınlaşarak çocukların hassasiyetlerinin sömürülmesine izin verilmemelidir.
YEDİ: Obeziteyle daha iyi mücadele eden bir sağlık sistemi tasarlanmalı, sivil toplumun desteği sağlanmalıdır.
Gelelim neticeye
Senelerdir anlatmaya çalıştığım “sağlık olmanın, hastalıklardan korunmanın tıpla alâkalı olmadığı” gerçeğinin, nihayet bilim dünyası tarafından da görülmesi ve dile getirilmeye başlanmasından çok mutlu oldum.
BİR: Sağlıklı yaşamak için öncelikle “gıdanın sağlığının yerinde olması” temel şarttır.
Bunu sağlamak ve denetlemek vatandaşın değil “hükümetlerin işidir”.
İKİ: Yiyecek ve içecekler mümkün olduğunca hiç işlenmeden ve pakete girmeden ama elbette gerekli kontrolleri yapılarak vatandaşa ulaştırılmalıdır.
Anneler, çocuklarınızı hazır mama ve hazır gıdalardan ne kadar uzak tutabilirseniz çocuğunuz bedenen ve zihnen o kadar sağlıklı olacaktır.
İnsanların giderek “işlenmemiş süt, köy yumurtası” taleplerinin artması, birçoğunun “yoğurdunu evinde kendisinin yapması” umut veren gelişmelerdir.
ÜÇ: Uydurma araştırmalarla “yumurtanın fast food ve sigaradan daha zararlı olduğunu” ileri sürecek kadar gözü dönmüş “çıkarcı bilim adamlarını” ve hazır gıdaları yere göğe koyamayan, endüstriye tek bir kelime edilmesine bile tahammül edemeyen “besleme uzmanları” bu yazı dizisinden ibret almaya davet ediyorum.