“Bana kalsa, tıpkı vahşi hayvanlara yapıldığı gibi uzaktan atılan iğnelerle aşılanmalarını sağlardım” diyen Yüksel Aytuğ, aşı hakkında bazı tereddüdleri olan insanları aşıdan tamamen uzaklaştırmak maksadında ise sözleri isabetlidir.
Buna benzer “Aşı olmayanlar vatan hainidir”, “Aşı olmayanlar devlet dairlerine giremesin” gibi sözler aslında “kripto aşı karşıtlarının” taktiğidir.
Bunlar aşıları savunur gibi görünüp insanları aşılardan soğutmak amacında olan kişilerdir.
Bu tür hakaret ve tehditler aşı yaptırmakta kararsız olanları bile bir daha geri dönüşü olmayacak şekilde aşıdan uzaklaştırır.
İnsanları hayvan yerine koymak nefret suçudur
Aşı ama hangi aşı?
AstraZeneca mı, Pfizer mi, Johnson mı, Sinovac mı, Sputnik mi, Sinopharma mı, Moderna mı ya da başkaları mı?
2 Sinovac + 1 Pfizer mi?
2 Pfizer mi?
Merkel gibi AstraZeneca + Moderna mı?
Sputnik + Pfizer’ e itirazı var mı?
İlle de TurkoVac diyenlere ne diyor?
Üçüncü doza ne diyor?
Aşılar arası ne kadar olmalı?
Yaş sınırı koyuyor mu?
Beyefendi hangisini uygun görüyor acaba?
“…vahşi hayvanlara yapıldığı gibi uzaktan atılan iğnelerle aşılanmalarını sağlardım” sözleri ise çok ağır bir suçlamadır.
Bu vesile ile RTÜK’ ün FOX TV’de bir profesörün koronavirüs aşısı yaptırmayanları “vatan haini” ilan etmesini, eleştiri sınırlarını aşmak olarak değerlendirerek, kanala idari para cezası verdiğini de hatırlatırım.
Yazarın bu sözlerinin de hem kendi gazetesi, hem Gazeteciler Cemiyeti ve hem de hukukçular tarafından nefret suçu kapsamında değerlendirilmesi gerekir.
Mesele aşı karşıtlığı değildir, mesele insanların ticarete ve siyasete bulanan tıbba olan itimatsızlığıdır
Tüm dünyada sadece aşılara karşı değil genel olarak tıbba karşı giderek artan bir itimatsızlık var ve bana göre bunun en önemli sebebi de tıbbın siyaset ve ticaretin oyuncağı olmasıdır.
Korona salgını benim senelerdir anlatmaya çalıştığım bu hakikati adeta tüm dünyanın gözünün içine soktu.
Yalnız bizde değil tüm dünyada insanların yarısı korona aşılarından çekiniyor.
Çok değil, bundan 30-40 sene evvel tıbbın endüstriye bu derecede teslim edilmediği, aşıların ticari bir ürün olmadığı dönemde “aşı var” dendiği zaman insanlar bunu o hastalığın çaresi olarak görür, bunu sorgulamak akıllarının ucundan bile geçmez, çocuklarını koşa koşa aşı yaptırmaya götürürlerdi.
Şimdi “aşı” dendiği zaman halkın önemli bir kesiminin buna şüpheyle bakması üzerinde iyice durup düşünülmesi gerekir.
Gelelim neticeye
Nefret saçan, tehdit dolu, küstahça ve aşağılayıcı ifadelerle kimse aşı olmaya ikna edilemez, aksine niyeti olanları da aşıdan uzaklaştırır.
Halk, cahil veya aptal yerine konmak istemiyor. Halk dayatma istemiyor. Halk, tam ve doğru bilgilendirilme ve şeffaflık istiyor.
BİR: Maksatları gerçekten aşıları savunmak olan kişiler önce bu aşıların mutlaka ticaret ve siyasetin dışında tutulmasının şart olduğunu belirtmelidir.
İKİ: Aşıların zorunlu tutulabilmesi için “kesin kullanım onayı” olmalıdır; tüm Kovid aşıları halen acil kullanım onayı ile uygulanmaktadır. Şirketlerin ve Sağlık Bakanlığı’ nın bile mesuliyetini almadıkları ve kişinin şahsi onayının istendiği bir aşının zorla yapılması hukuk dışıdır.
ÜÇ: İnsanları hakikaten aşı olmaya teşvik etmek isteyenlerin sevecen bir dille ikna yöntemini benimsemesi gerekir.
NOT: Yüksel Aytuğ’ u herkesten özür dilemeye davet ediyorum.
***
Sabah’ ta Yüksel Aytuğ‘ un köşesinden:
Aşı karşıtlığını anlamıyorum. İşin en üzücü tarafı da, aşıyı reddedenlerin cahil değil, okumuş yazmış, nispeten entelektüel kesimden çıkması. Çoğunun bu karşıtlığı bilimsel bir temele dayanmıyor. Biraz sıra dışı, farklı görünme sevdası, çokça da anarşik bir ruh yapısının ürünü. Oysa konu ciddi. Resmen ölüm kalım meselesi. Çünkü toplum bağışıklığı kazanabilmemiz için şimdilik aşıdan başka seçeneğimiz yok.
Neymiş efendim, aşıyla vücudumuza çip yerleştirip bizi izleyecek hatta yöneteceklermiş. Yahu zaten an be an izlenmiyor musunuz? Sıradan bir şehir insanı günde 500 kez güvenlik kameralarının kadrajına giriyor. Bilgisayarda bir ürüne tıklıyorsunuz, ondan sonra internete her girişinizde o ürün ve türevleri karşınıza dikiliyor. Telefonda arkadaşınıza yeni bir araba alacağınızdan söz ediyorsunuz, ardından telefonunuza bankaların otomobil kredileri düşmeye başlıyor. Yani zaten takiptesiniz. Size kimsenin çip filan zerketmesine gerek yok. Rahat olun… (!)
Ben aşı karşıtlığını ‘açıkça hayatıma kast edilmesi’ olarak yorumluyorum. Bu nedenle biraz sonra yazacaklarıma kimse alınıp, gücenmesin.
Aşı karşıtları, kapalı alanlara sokulmasın, toplu ulaşım kullanamasın. Eğer halkla yüz yüze iletişim kurdukları bir meslekleri varsa, çalışma izinleri, ehliyetleri, ruhsatları iptal edilsin. (Şahsen ben aşı karşıtı bir spor hocasıyla çalışmak istemem ya da çocuğumu aşı karşıtı bir öğretmene teslim edemem)
Aşı karşıtlarının seyahat özgürlükleri de kısıtlansın. Hepsi ‘potansiyel virüs yayıcı’ kabul edilsin.
Aşı karşıtları virüs kaparlarsa, tedavileri bedava değil, ücretli olsun. Bir aşı karşıtının başkalarına virüs bulaştırdığı tespit edilirse ‘Cinayete teşebbüsten’ yargılansın.
Aşı karşıtları özel işaret ya da simgeler (bileklik gibi) taşımak zorunda bırakılsınlar ki, insanların onlardan uzak durması mümkün olabilsin.
Bana kalsa, tıpkı vahşi hayvanlara yapıldığı gibi uzaktan atılan iğnelerle aşılanmalarını sağlardım ya, neyse…
Kaynak: https://www.sabah.com.tr/yazarlar/gunaydin/aytug/2021/07/13/asiyi-reddedene-uzaktan-igne-atilsin
***
EK 1 (13.7.2021): Almanya Başbakanı Angela Merkel, yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınıyla mücadelede Almanya’da aşı zorunluluğu olmayacağını açıkladı. Merkel, aşılanmayı teşvik ettiklerini ancak ülkede zorunlu aşılama olmayacağını, zorunlu aşılamanın güven getirmeyeceğini belirtti. Kaynak: https://www.haberturk.com/almanya-basbakani-angela-merkel-ulkede-asi-zorunlulugu-getirilmeyecegini-acikladi-3132163