“Az olan değerlidir, kör atta azdır, o halde kör at değerlidir” demiş aristo asırlar öncesinden. Aristo bunu söylerken, asırlar öncesinden farkında olmaksızın mantık biliminin de temellerini atmıştır.
O gün bugündür, düz mantığa, kısır mantığa örnek olarak verilen bir cümle haline gelmiştir bu cümle. Hatta kısaca, “aristo mantığı” olarak ta bilinmektedir çoğu kişi tarafından.
Konuyu “avam” ve “havas” sözüne getirmeden önce bu düz mantığı nitelik ve nicelik olarak aristoya dayandırmak istiyorum. Neden?
Çünkü zor olan iyi olmaktır, zor olan çalışmaktır, zor olan erdemdir….
Hasılı “kalite” aslında zor olduğu kadar aynı zamanda emeğin doğrusal bir fonksiyonudur.
Avam, gazetelerin 3. sayfa haberlerini “vah vah, cık çık, hay anassını, yaa, gördün mü gibi tepkilerle huşu içinde okurken veya takip ederken, “havas” gazetenin bu sayfasını görmez bile. Görür belki ama, onun gördüğü, kişiler, olaylar değildir. Kişilerin ve olayların cereyan ettiği SİSTEM dir, SİSTEMATİK tir, FELSEFE dir.
Havas, bir yığın olay ve bir yığın insan arasından görülmeyeni çoğu zaman da görülEmeyeni görmeye çalışır. Bu onun özellikle istediği bir durum değildir.
Havas tan olmak için bir dizi diploma sahibi olmak gerekmez,
Havas tan olmak için kelli felli makam mevki sahibi olmak gerekmez,
Havas tan olmak için yığınlarca servet sahibi olmak gerekmez,
Havas tan olmak için yüksek takva sahibi olmak gerekmez.
Havas insan genetiğinin “sezgi” ve “analiz” yapabilme yeteneğinin MERAK içgüdüsüyle bir kişide bütünleşip, “erdem” tokmağı ile dövmesidir “nefis” denilen “id”in üzerindeki “ego”tarafından.
Havasın egosu o kadar güçlüdür ki, allah onlara süper egoya gerek duymayacakları bir disiplin vermiştir. Havas kendi azgın nefsinin itaatkar kolluk gücünü kendi beyninde barındırır. Bunu birileri için veya göstermelik için yapmaz, karakterinin bir yansıması olarak yapar.
Bu arada “ego” tabirimiz, herkesin daha doğrusu avamın bildiği anlamda ego değildir. Burada kastımız, Froid’in kişilik açıklamasını yaptığı id-ego-süper ego çizgisindeki “ego” dan başkası değildir. Yani havasın egosunun, yani öz denetiminin gücünden bahsediyoruz.
Havasın avama göre taşlanacak derece radikal fikirleri vardır. Bu fikirler ve hatta yaşayış kalıpları süper ego tarafından dizginlenemez, yönlendirilemez, değiştirilemez.
İşte bu yüzden havas kalabalıklar arasındaki bir alabalık bile değildir. Çünkü onlar kalabalık arasında da yokturlar. Nerede ANORMAL bir karakter varsa, nerede yalnız yaşayan biri varsa, nerede insanlar arasında anlaşılamayan, kabul edileyen, dışlanan birisi varsa çok büyük ihtimalle bu kişiler HAVAS tır. Bu kişiler, kendilerini BİLGİ ile güçlendirmedikleri zaman toplumda meczup olarak yerini alırken, bilgi ve erdemle kendini donatanlar ise, toplumda BİLGE veya şeyh, veya ermiş, veya dede, veya üstad, veya ulu olarak görülürler.
Havas toplum tarafından zor kabul edilir. Hatta ömürlerinin üçüncü çeyreğinden sonra yavaş yavaş algılanmaya başlanır. Havasın en büyük zorluğu, ANLAŞILAMAMAK tır. Onları en çok yaşlandıran şeydir ANLAŞILAMAMAK.
Havas belki de bu yüzden toplum içinde fazla bulunmaz, konuştuğu zaman toplum diline zor iner, inse bile anlaşılma sorunu yaşar.
Avamın en büyük nankörlüğü, HAVAS a saygı göstermemek, onları anlamamak, görmezden gelmek, onlara önyargı ile yaklaşmaktır.
Bu gün için herkes ekranlara dökülmüş plazmaya gizlenmiş kalabalıklar iken havas plastik likit tabaka arasına sığamaz, ama avam çoğu zaman havasın ürettiklerini canhıraş bir şekilde tüketir, hatta beslenmeleri için malzeme yaparlar.
Hatta çoğu zaman havastan önce, onun hizmetkarı meşhur olur.
Uzun dönemde havas sabun gibidir, bulunduğu ortamı derinden etkiler. Havasın kozasında milyonlarca avam zamanla yığınlaşıverir.
Havas tüketim toplumunun zavallı görülen endemik tipleridir. Uzun yıllar yokluklar içinde yaşarken, ölümlerinin arifesinde anlaşılmaya başlarlar, ölümlerinden sonra iyice anlaşılır lakin bunu havas göremez.
İşte bir havas için hayatın en acımasız gerkekliği de budur.
Baki selamlarımla, esen kalın efendim.