Şimdi diyeceksiniz ki bu nasıl iş? Hem tarihe adını yazdıracak hem bilinmeyecek. Evet dostlar. Böyle insanlar hep var oldu ve var olacaktır da. Biraz daha açık konuşmak gerekirse bu şahıslar, tarihe geçecek güzel işler yapmışlardır. Ancak, azınlıkta bir kesim tarafından (bu kesim de kendi gibi olanlardan oluşmakta) bilinmekte ve anılmaktadır.
Şimdi size adını duyuramamış bir tarihi şahsiyetten bahsedeceğim. Ebulfeyz Elçibey. Hayatını halkına adamış, bir milliyetçi halk kahramanıdır. Bana göre, devrimci yanı da olan biri. 24 Haziran 1938 tarihinde Nahcivan Özerk Bölgesindeki Ordubad bölgesinin Kalaki köyünde Ebülfeyz Aliyev olarak dünyaya geldi (Güncel tarih). Elçibey soyadını daha sonradan sevenleri vermiştir.
Kendi de bundan sonra bu ismi kullanmıştır. Şah İsmail’in soyuna dayanmasından dolayı, Mir ya da Seyit soyadlarına kullanabilmesine rağmen mütevazi kişiliğinden ötürü bu adlandırmaları kullanmamıştır (Güncel Tarih).
İyi bir eğitim alan Elçibey, edebiyattan tarihe, ekonomiden politikaya kadar derin bir yelpazede 40’ın üzerinde kitap yazmıştır (Güncel Tarih).
Anlayacağınız, akademik bir kimliği de olan tam bir devlet adamıdır. Ayrıca Atatürk hayranı biridir. 1989 yılında, “Azad Azerbaycan” adıyla Sovyetler Birliği’ni örnek alan bir Halk Cephesinin kuruluşuna öncü olur. Bütün dünyanın dikkatini üzerine çeken ilk eylemi ise, Yüz binlerce Azeri’yi İran sınırına doğru yürütmesidir.
Bu yürüyüşte, “Birleşik Azerbaycan” ve “Yaşasın Tebriz-Bakü” sloganları atılır (Güncel Tarih). Buradaki amaç, Sovyet ve İran yönetimleri arasında bölünmüş bulunan Azerbaycan halkı birleştirilmesi amaçlanmıştır. Fakat, istenen sonuç alınamaz. 1991’de Rusya’nın baskıcılığından kurtulmak için, Azerbaycan Yüksek Sovyet Meclisi halk oylaması yapma kararı alır. Azerbaycan halkı bu sefer bağımsızlıktan yana oy kullanma kararı alır.
Daha sonradan Halk Cephesi ve başında bulunan Elçibey iktidarı alır. Ancak; ona rakip olarak Haydar Aliyev çıkar. Seçimleri Elçibey kazanır ve 7 Haziran 1992’de Azerbaycan’ın 2. Cumhurbaşkanı olur (Güncel Tarih). Haydar Aliyev’in iktidar hırsı ise bitmemiştir.
Ki nitekim daha sonradan, el altından bir darbe girişimiyle yönetimi ele geçirir ve Aliyev’ler hanedanını başlatır. Yani anlayacağınız, demokrasiden tek adamlığa dönülmüştür. Elçibey ise, ülkesinin huzurunu bozmamak adını bütün kariyerini ve birikimini bırakıp, doğduğu köyüne döner. Bu dönüşü beni hep hüzünlendirir. Böyle bir insanın, her şeye rağmen hırslarından vazgeçebildiğini, rahmetli Demirel’in dediği gibi, buralara gelinip gidildiğini bir devlet adamı vakurluyla göstermiştir tüm dünyaya. Doksanlı yıllarda yakalandığı bir rahatsızlık nedeniyle, 22 Ağustos 2000’de tedavi için geldiği Ankara’da vefat eder (Güncel Tarih). Şimdi, bu büyük şahsiyetin yaşam öyküsünü kıssaca anlattıktan sonra esas meseleye gelirsek, dün Sözcü gazetesi yazarı Soner Yalçın’ın kaleme aldığı yazısında tartışılan Bozkurt işaretiyle ilgili, MHP’nin kurucusu Alparslan Türkeş’in Azerbaycan’a gittiğinde Elçibey’den gördükten sonra bu işareti Türkiye taşıdığı yazısından etkilenerek bu yazıyı kaleme aldım.
O, yazısında Sayın Bahçeli’nin Bozkurt işaretini anlayamadığını söylemişti. Haksız da sayılmaz aslında. Bahçeli değil mi ki 2008’de Kayseri Erciyes Kurultayı’nda “Bozkurt” heykelini, “puta tapar mı oldunuz” diye miting dışına attıran. O değil mi yıllardır iktidar bekleyen Milliyetçi tabanı, 7 Haziran’da yarı yolda bırakarak, Türkiye’yi ne olacağı belirsiz bir sürece sürükleyen.
İşte bu yüzdendir ki değerli okuyucular, tarihe geçmek koltukla, unvanla olmuyor. Kişisel hırsları için, dava arkadaşlarını ve ülke halkını yarı yolda bırakmakla olmuyor. Bakın gördünüz baraj sorunu olsun ya da olmasın. Madem hayırlı bir ittifak yaptığını söylüyorsun, madem demokrasinin ana çatısı olan meclis, bundan sonra daha güçlü olacak o zaman, şu barajı bir kaldır. Sözüm ona sen %7 ile ittifak sayesinde meclise girerken, %9 alan başka bir parti, senden daha çok çalıştığı halde barajdan dolayı meclise giremeyecek. Nerede temsilde adalet, nerede demokrasi? Fazla uzatmadan şöyle bitireyim. Sayın Devlet Bahçeli’nin tarihe geçeceği kesin ama pekiyi geçeceğini söyleyemem. Elçibey gibi şahsiyetler ise, sağduyulu bir azınlık tarafından hep iyi anılmaya devam edecektir. Elçibey, demokrasiyle ülkeyi idare ederken, Aliyev ailecek idare etmekte. Elçibey, halkının huzuru için koltuğunu bırakıp, köyüne bile giderken, Aliyev ailesi, hala şatafat içinde yaşamakta. Türkiye’de de son zamanlarda yaşadıklarımız, biraz buna benzer gibi. Umarım anlatabilmişimdir! Sevgi ve saygılarımla…
Mert KAPLAN