Son söyleyeceğimi başta söyleyerek acıkmaya çalışayım. Kimse savunmaz.
Kapitalizmde güç, sermayenin büyüklüğü ve örgütlüğü ile ölçülür. Belli bir büyüklüğe ulaşan sanayi sermayesi; devlete karşı kendi çıkarlarını savunma mekanizmalarını da beraberinde getirir.
Keza hizmet sektörü ve onun örgütlü sermayesi de aynı mekanizmalara sahiptir. Devletin plan ve programlarında ki yerini siyaseten alır.
Tarım sektörü dışında aklınıza hangi sektör gurubu düşünürseniz düşünün, örgütlü sermayenin gücü, o sektörün siyaset ve devlet üzerinde etkinliği vardır.
Ne sanayi sektörü ne de diğer sektörler, devletten tarıma ayrılan teşvik ödeneklerinin yüksek olmasını isterler. İstemezler. Çünkü kendi aldıkları pay küçülür.
Devlet teşviklerinin olmadığı bir tarım ürünü, sanayi ürünü ile rekabet edemez.
Gelişmiş kapitalist ülkelerde tarıma destek; kapitalist tarım işletmeleri üzerinden yapılır. Zaten böyle bir büyüklüğe ulaşmış tarım işletmelerinin bağlı bulundukları devlet ürerinde etkileri, tıpkı sanayi sektörünün devlet üzerindeki etkisi gibidir. Bizde, zaten bir araya gelerek, kooperatif şeklinde bile örgütlenemeyen küçük çitçilerin, savunanı yoktur.
Siyasetçinin insafına kalmıştır.
GAP ve Konya Ovasının hala sulanamaması diğer sektör çıkarlarının tarım sektörü üzerindeki tahakkümüdür. Sanayi sektörü tarım alanlarını sulamak için sulama teçhizatları satacağında, tarım sektörünün de, kendisi gibi devlet desteği alması gerektiğini görürse, tarıma destek çıkışı başlar.
Sanayicinin ürettiği gübreyi çiftçi satın alma gücünden mahrumsa, sanayici gübresini satmak için devlete ve siyasete baskı yapar.
Anlayacağımız, canavarların arasında kalmış tarım sektörü, yaşamak için diğer sektörlerin çıkarları gerektiğinde teşvik alır ve hayat bulur.
Anladığımız kadarıyla, Avrupa Birliği Gümrük Birliğine tabi olmayan tarım kesimimizi de, Gümrük Birliğine dahi etmek istiyor.
Bu sebepten henüz yeni Gümrük Birliği uzlaşması olmadan önce, Hükümet dışarıdan gelen tarım ürünlerine konan gümrük vergilerini aşağıya çekti.
Ziraat Odalarından başka bu duruma karşı çıkan olmadı. Çünkü sanayici ürettiği sanayi ürünü için Avrupa’dan gümrük birliği tarifelerinin düşürülmesini istiyor. Avrupa da bizden tarım ürünleri üzerindeki gümrük değerlerini düşürmemizi istiyor. Sanayi ürününe karşılık tarım ürünleri…
Anlayacağımız çiftçiyi savunan olmadığı için gene kata küllüye geldi.
Bu anlattıklarımızın neticesinde tarımda çalışan kişiler nafakasını çıkaramayınca, üretimden çekilecek. Onun yerine Avrupa’da gelişimini tamamlamış kapitalist tarım tekellerinin ürünleri, Türkiye ulusal pazarlarını işgal edecek.
Sanayimizi de böyle geriletmiştik. Şimdi aynı yolun yolcusu olarak kabak tarımın başına patladı. İleriki günlerde, üretmeyen köylü şehirlere gelip iş istediğinde, ne hizmet sektörü ne de sanayi sektörü dönüp o köylünün yüzüne bakmaz. Ona kalifiye eleman lazımdır.
Şehre gelen ve işsiz kalanların payına ya fahişelik, ya da mafya işleri kalır.
Tarıma verilmeyen destek topluma mafya olarak döner.
Tarımı ve Çitçiyi Kim Savunur?
Paylaş