Amerikan Başkanı Trump dün yaptığı açıklamada; “Golan Tepesi Bölgesini İsrail toprağı olarak tanımanın zamanı geldi” dedi.
Türkiye’den yapılan açıklamalarda, Suriye’nin toprak bütünlüğüne vurgu yapılarak, Trump’ın bu açıklamasına bir nevi bir karşı duruş gösterildi.
Öte yandan aynı gün, İzmir Adnan Menderes Hava Alanında, Tel Aviv’in Ben-Gurion Hava Alanına seferler başlatılacağı haberleri basında yer aldı.
Erdoğan ile Netanyahu arasındaki sözde sert tartışmalara rağmen, İsrail Türkiye arasındaki ticaret, AKP iktidarında sürekli ilerleme kaydetti. Ve katlandı.
Ticaret somut ve gerçek bir ilişki şekli olmasına karşı, karşılıklı açıklamalar, kendi iç dünyalarına verilen mesajlar olsa gerek. Netanyahu’nun Erdoğan’a karşı söyledikleri aslındaİsrail halkına söylenirken, Erdoğan’ın sözde Yahudi düşmanlığı sözleri de Türk kamuoyuna söylenmiş sözler olarak kalıyor. Yahudi düşmanlığı üzerinden, kendi taraftarını konsolide etme çabası.
Anlayacağımız çıkarlar gerçek, atışmalar iç siyaset malzemesi olarak işliyor.
Birçok İsrail ve Amerikan sermayeli çok uluslu şirketler, Türkiye ulusal pazarlarında egemenlik sürerken, Erdoğan veya Netanyahu’nun birbirlerine söyledikleri sözün bir anlamı olmayacaktır.
Tabi Türkiye Cumhuriyeti’nin İsrail devletine karşı söylediği, Golan’a ait sözlerin de bir kıymeti harbiyesi olmayacaktır. Her iki taraf da bilmektedir ki, karşılıklı söylenenler, uçup gidecek, geriye ticaret gerçeği devam edecektir. Aslında geriye kalan çok uluslu Amerikan şirketlerin çıkarlarının devam etmesidir.
Türkiye’de yapılan bir araştırmaya göre, İsrail Amerikan ortaklı 144 çok uluslu şirket, Türkiye ulusal pazarlarında faaliyet göstermektedir. Genellikle gıda sektöründe faaliyet gösteren bu şirketler, son zamanlarda, damacana ile satılan birçok içme suyu şirketimizi satın aldı ve su sektöründe tekel oldu.
Anlayacağımız, içme suyumuz artık İsrailli şirketlerden satın alınacaktır. Gıda fiyatlarına yapılan büyük zamlar konuşulurken, suya yapılan zamlar acep neden hiç söz edilmez?
Teknolojisi, kuruluş sermayesi, kardan elde edilen ham maddesi(suyu) ve emeği bizden olan bu şirketlerin Yahudilerin elinde olmasını hiç eleştiren gördünüz mü?
KİT’lerin özelleştirilmesi sırasında ne mücadeleler verilmişti! Oysa küreselleşme saldırısında, su bir kez daha özelleştirildi. Özelleştirmenin bir daha özelleşmesi.
Daha kestirme söyleyelim, yerli sermayenin çok uluslu şirketlerce satın alınması. Su ulusal pazarımızın başkalarının tekeline geçmesi…
Eskiden fakir fukaranın su içtiği çeşmeler vardı. Artık bunları hiç göremiyoruz. Belediye başkan adaylarına söyleyelim, 0,5 litrelik bir su 1-1,5 TL’dir. Bir kişi günde bir litre su içse ayda 30-40 TL eder.
Asgari ücretin 2020 TL olduğu bir ailede, 30*4=120 TL.
Su deyip geçmeyin!
Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com