Soğuk Savaş döneminin belli başlı sloganları vardı. Sınıf atlama ve zenginler kulübüne girme, bunların başında geliyordu. Sadece devletimiz değil, bireyler de sınıf atlayacaktı.
O günlerde, Kapitalizm demeye çekindikleri için “özel girişim” “hür teşebbüs” gibi sermayenin, egemenliğini gizleyen sloganlar geliştirmişlerdi.
Servet sınıfı devlete egemen oldukça, oylara da egemen oldu. Zaman geldi dinciliği kullandı, zaman geldi Sovyet Rusya’dan gelen tehditleri kullandı. Sermayenin ideolojisinin dışındaki ideolojiler yasaklandı. 12 Eylül Amerikan darbesiyle, beş bin solcuyu öldürerek, bu işe noktayı koydular.
Uzatmayalım devlet servet sınıfının devletine dönüştü. Her şey büyük sermayenin çıkarlarına göre düzenlendi. Kapitalizm, finans kapital durumuna evrilince de devlet örgütünü, tümden kötürüm oldu.
Sermaye büyüdükçe, devlet küçüldü. Devletin yetkileri sermayeye peyder pey devredildi. Devlet çorap üretmez dediler, devletin elinde ki tüm pazarlara el koydular.
Devlet halktan topladığı vergileri büyük sermaye sınıfına vermeye başladı. Devlet tüm parasını sermaye sınıfına verdiği için, devlet fakirleşti. Zenginlerden faizle borç alır hale geldi.
Bu günkü zenginlerin hepsi, devlet eliyle zengin edildi. Devlet kendi eliyle zenginleştirdiği kişi ve kurumlardan yüksek faizle borçlanır oldu.
Asgari ücrete para bulamayan devlet, konu sermayeye olunca, her türlü yol mubah olabildi.
Derdim kapitalizmin ülkemizdeki serüvenini anlatmaktan ziyade, sınıf atlama masalının sonuna geldiğimizi anlatmaktır.
Yoksulumuz her zaman olmuştu. Askıda ekmek dünyasını eskiden de yaşamıştık. Lakin o zaman sınıflar arası uçurum böyle değildi. Devlet daha adil ve hakseverdi. Namus en önemli sermaye idi. Evet para azdı, ama paranın yerine geçen namus çoktu. Namus insanların birbirlerine güveni demekti. Bu da güven olarak, dünyalara değen bir sermaye demekti.
Denetleyen düzenleyen devlet gidip yerine, servet sınıfına hizmet eden devlet gelince, askıda ekmek ve ekmeğin siyasetini yapmak zorunlu oldu.
Önemli bir konuyu gündeme getirmek isterim. Konu artık birikim sorunu olmaktan çıktı. Bölüşüm sorunu haline geldi. Eğer düzen böyle devam ederse ve bölüşüm sorunu çözülecek bir mecraya oturtulamazsa, korkarım mevcut iktidardan kurtulsak bile, sorunlardan kurtulma şansımız olamaz.
Şunu demeye çalışıyorum; eğer devlet sermayenin devleti olmaya devam edecekse, sorunlarımız büyüyerek, çoğalarak devam edecektir.
İktidar değişikliği, program değişikliği değil, kişiler değişikliği olarak kalacaktır. 30 bulentesinoglu@gmail.com