Çok uluslu şirketler ya da ulus üstü şirketler, avantaj sağlamak için rekabeti değil dikey entegrasyonu tercih ederler. Rekabet etmezler. Güç ve üstünlükleriyle piyasayı manipüle ederler. Eğer artık manipülasyon da mümkün olmuyorsa, savaşın diğer başlangıç araçlarını devreye koyarlar.
Ulus devlete karşı, sıcak savaştan önceki hamleleri; ambargo, SWIFT ve borç şantajlarını devreye sokmaktır.
Ekonomik kadercilik içinde olan liderler, hem ulusal pazarlarını ulus-üstü şirketlere açarlar, hem de çok uluslu şirketlerin finans spekülasyonlarından şikâyet ederler. Çaresizlik hezeyanlarıdır.
Küreselleşme ile aslında olan; eski tip yolsuzluklara yeni tip güç kazandırma operasyonlarıydı. Akıl dışı coşkuyla hızlı radikal bir şekilde, liberalleşmekten başka bir şey değildi, küreselleşme…*
Zokayı yiyen ulus devletler, şimdi borç, enflasyon sarmalında debelenip duruyorlar.
Ekonomik zafiyeti, aslında ulus devletleri askeri olarak da güçsüzleştirdi.
Bu fırsatı kâra çevirmek için çok uluslu şirketler şantaj, tehdit ve diğer psikolojik harp araçlarına baş vurmuş durumdalar.
Orta Doğu özelinde, ulus-üstü şirketler ve onların çatı örgütü ABD ve onun müttefikleri Akdeniz’i talan etmeyi planlıyorlar. Akdeniz’in talanı Türkiye ve İran’ı hizaya getirmekle mümkün olacağını sanıyorlar.
İran’a tam ambargo uyguluyorlar. Türkiye’ye ise kademeli ambargoya başladılar.
ABD, Türkiye’ye diyor ki, Kürdistan kurma irademin önünde durmayacaksın.
ABD’den başka ülkeden silah almayacaksın. Ben sana hangi silahları satarsam onunla idare edeceksin. İşe yaramaz silahlardan isteğin kadar ABD’den silah alabilirsin.
Karadeniz’de, Rusya’ya karşı ABD ile beraber olacaksın.
NATO’ya daha çok asker ve mali katkı vereceksin.
Orta Doğu Arap NATO’suna katkı sunacaksın.
İsrail’i karşına almayacaksın.
Avrasya Sürecinden derhal çıkacaksın.
Ermeni Soykırım Tasarılarını kabul edeceksin.
Çin’e karşı ABD’nin yanında olacaksın.
ABD’nin İsteklerini Türkiye karşılamazsa, ABD olarak, Türkiye’yi NATO’dan atarım. Ekonomisini mahvederim. İran’a karşı uyguladığım tutumun daha sertini Türkiye’ye uygularım diye tehditleri çoğaltıyor.
Türkiye bu tutuma karşı, çok ezik bir dil kullanıyor. Siz bize silah ve hava savunma silahını on yıl süreyle satmadınız, çaresiz kaldığımız için gidip Rusya’dan, S-400 almak mecburiyetinde kaldık diyoruz.
Halbuki desek ki, İncirliği kapattım. Kürecikten İran ve Rusya’yı gözleyemezsin. Afganistan’dan iki bin askerimi çektim.
Böyle bir dil karşısında, ABD’nin Türkiye’ye karşı tutumunun bu ölçüde tehditkâr olamayacağını düşünüyorum.
Ama biz böyle yapmıyoruz. @Damat ABD’deki bankerlerden sıcak para bulabilmek umuduyla Amerika’da….
Sıcak para ulus devletin canını alıyor. Biz hala borç peşinde koşuyoruz. Paketler hazırlıyoruz. Plan yok. Üretim yok.
Varsa yoksa borç para.
* Aslında bu tip liberalleşme siyasal İslam ile de bağdaşmıyordu.
Savaş Baronları Kan ve Kâr İstiyor
Paylaş