Kapitalizm meşruiyet krizi içine daldıkça, iktidarlarkapitalizmin arkasında durdukça, iktidarlar da meşruiyet krizine giriyor.
Çünkü her krizden sonra, servetin sınıfının, devlet üzerindeki egemenliği biraz daha artıyor. Bu durum; yönetilenlerle, yönetenler arsında krize sebep oluyor. Yani siyasi krizlere sebep oluyor.
Piyasa ekonomisi kriz yaşadıkça, siyasi krizlerde yaşanacaktır. Halktan gelen talepler yerine, servet sınıfından gelen talepleri karşılamak üzere yapılan yeni düzenlemeler, bir sonraki krizin sebebi olacaktır.
Bir sonraki krizin, mevcut krizden daha kötü olmasının sebebi ise; bir önceki krizde halktan yana düzenlemelerin yapılmamış olmasıdır.
Krizler zincirinin son ucu, siyasette faşizm, ekonomide felaket demektir. Zaten faşizm, kapitalizm ve devletin kusursuz bütünleşmesidir.
Bu durumlarda, siyasetler savaşa, servet sınıfları da zamlara girişir. İktidarlar, savaşlarla meşruiyet kazanma yoluna zorlanırken, servet sınıfı da, kendine yeni iktidar oluşturmanın peşine düşer.
Krizler çevrimi bu şekilde işler. İçinde yaşadığımız krizlerden çıkılması için alınan tedbirler, bir sonraki krizlerin sebebi olur derken; halkların hiç hareketsiz olduğu varsayımı yapılır. Yapılır ama her krizde, devlet kapitalizm ortaklığı da bir ölçüde yıpranır.
Artık devletin para basması yetkisi servet sınıfının elindedir. Servet sınıfı krizlerden çıkışın yolunu sınırsız para basımında görür. Yani sınırsız kredi tahsisinde görür. (Türkiye için ifade edersek, Türkiye’de, 2020 yılında verilen krediler toplamı 630 milyar lira civarındadır.)
Sınırsız basılan paralar servet sınıfına verildiği için, onların krizden çıkmak için yapabilecek bir şeyleri yoktur. Kendi şirketlerini kurtarmanın peşindedirler. Aldıkları paraları borsada kendi hisselerini satın alma yoluna giderler. S&P 500’ün hisselerinin, %84 servet sınıfının elindedir.
Faizlerin düşmesi ve paranın ucuzlaması, öyle sanıldığı gibi halkın yararına değildir. Çünkü karşılıksız basılmış sınırsız para, vergi ve enflasyon olarak halka geri dönecektir.
Çözüm: servet sınıfının hiçbir zaman devletten güçlü olmamasında yatar. Eğer servet sınıfı devletten güçlüyse, kuralları ve düzenlemeleri servet sınıfı yapar. Halkta devleti kendi seçtiği kişilerin yönettiğini sanır.
Bu çevrim hep böyle gider mi derseniz, tarihe bakmak lazım. Tarih, bu çevrim işlerken, çokça savaşlarla karşılaşıldığını yazmaktadır.