İnanıyorum ki, Türk insanın, %90’ı borsa nedir bilmez. Aydınların birçoğu da bilmez.
Amerika ve dünyadaki borsalardaki kağıtların %84, servet sınıfının elindedir. Borsaya giren, küçük ve üretken sermayeyi çarpmak üzere düzenlenmiş bir kumarhanedir.
Borsalardaki kağıtların, alınıp-satılmasını, öğrenemeye de Finans Mühendisliği denir. Oysa mühendislik, bilimin hayata uygulanmasıdır. Grafiklerin okunup, gelişen spekülasyonlara göre değerlendirilmesi işine, Finans mühendisliği demekte ısrar ediyorlar.
Aslında, dertleri, vurgunlara meşruiyet kazandıracak söylemden başka bir şey değildir.
İktisat profesörlerinin birçoğu da bilmez. Çünkü klasik iktisat ile bugün içinde yaşadığımız ve bilim dünyası tarafından, ele avuca sığmayan, belli grafiklerle anlatılan, kâğıt ticaretidir, Borsa.
Para borsası, emtia borsası, tarımsal ürün borsası, türev piyasaları, petrol borsası, Hedge fonlar, borç borsaları ve buna benzer borsalar.
FETO Borsasını da unutmayalım.
Aslında belki de Bezirgân takımının, vurgun sistematiğini, en iyi Feto borsası anlatır.
Aslında çok meşru gibi, bize taktim edilen, borsaların işleyişi de FETO borsasından pek farlı değildir.
Menkul kıymetleştirme diye tarif edilen, bir değerin, kâğıt üzerine yazılması ve onun küçük bölümleri olarak alınıp satılmasıdır.
Bazı kağıtların (menkul kıymetlerin) durup dururken fiyatı yükselir veya düşer. Böyle yükselme ve alçalmalara bilimsel bir açıklama getirilemeyeceğinden, her türlü spekülasyona açık bir ticaret şeklidir.
Öyle arz veya talep kanununu içermez. Tamamen, büyük tekellerin, kendi çıkarlarına göre, yarattıkları haberler üzerinden, spekülasyon yapılır.
Velhasıl borsalar; bir spekülasyonlar dünyasıdır. Tefeciliğin günümüze uyarlanmış bir halidir.
Bir yerde bir dedikodu yaratılır, falan kâğıdın değeri artıverir. Ya da düşüverir. Buna da “beklentiler satın alınır, gerçekler satılır” diye şablon olarak insanların beynine kazırlar.
Birisine, borsada işler nasıl görülür, diye sorsanız, bu şablon ifadeyi tekrarlar ama bu bezirgân sofrasında neler oluyor pek de bilmez.
Bu kâğıt al, kâğıt sat, üretmeden kazan, sisteminden elde edilen kazançlar da hemen hemen hiç vergilendirilmez. Ya da kazançların yarısından stopaj olarak aracı banka alır. Bir süreliğine de aracı banka bu stopajları kendisine kazanç sağlamak üzere kullanır.
Amerikan borsalarında kazançlardan hiçbir vergi alınmaz.
Amerikan merkez bankası parayı basar, şirketlere verir. Şirketler kendi kağıtlarını (hisse senedini) borsadan satın alır. Şirketin hisseleri yükselince, hisselerin yükseldiğini görenler de bu hisse senedine hücum ederler.
Böylece gerçekçi olmayan değerler piyasada işlem görür. Mantık yaratır. Daha doğru söylersek spekülasyonlar demetini ortaya koyar.
Sınırsız para basıldıkça, bu spekülasyon daha da artar. Buna borsa (stok market) balon yaptı derler. Yani işe yaramayan paralar bir yerlerde balona sebep oldu manasındadır.
Bu spekülasyonları işleyemeyeceği bir dünyaya ayak basmak üzereyiz.
Çin Amerikan dolarının arkasında spekülasyonların olduğunu tüm dünyaya anlatmak üzeredir. Ne kadar anlatırsa, dünya o kadar hızlı yol alacaktır.
bulentesinoglu@gmail.com