Günümüzün en önemli sorunlarından birisidir işsizliktir, işsizliğin yüksek boyutlara ulaşmış olması. Devletin işsizliği çözebilmek için bir modeli-çabası var mı; sorusuna verebilecek cevap yetersiz kalıyoruz. Bizim bu konuda bir politikamız, çabamız olmalı…
İşsizliğin geldiği noktayı küçümsemek son derece yanlış bir politika olur. Ülkemizde genç nüfusun varlığı önemlidir. Genç nüfus var olmaya devam etmelidir. Avrupa insanının yanlış gibi çocuk yapmayı bırakır, genç nüfusu azaltırsanız, geleceğiniz biter. Yarınlardan emin olamazsınız. Genç nüfustan korkmamak aksine gurur duymak gerekir.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ekonomik kaygılar ve ekonomik sıkıntılar had safhadadır. Bu doğrudur, ancak kaynakların doğru kullanıp kullanılmadığı tartışılır. Ülkenin milli gelirinin ve kaynaklarının doğru kullanımı önemlidir.
Ekonomi konusunda tüm dünyada bir şey var, “paylaşım adaletsizliği” Ülkelerin kaynaklarını elinde bulunduranlar bir grup azınlıklardır. Ülke ekonomisinin yüzde seksenini elinde tutanların oranı yüzde yirmi civarında ise, kaynaklardan faydalanmayanların oranı yüzde seksenlerde seyretmektedir. Böylesine ciddi adaletsiz bir dağıtım söz konusudur. Gelişmiş süper ülkelerde de bu böyledir.
Türkiye\’de ekonomik bakımından gelir seviyesi yüksek olanların oranı yüzde onu yüzde yirmiyi geçmezken, halkın çok büyük bir oranı orta halli olup, yine ciddi bir oranı da düşük seviyede gelire sahiptirler.
Yanlış politikaların sonucu iş adamlarımızı üretim yapan insanları caydırdığımız, üretimden uzaklaştırdığımız bir başka ciddi konudur. İflas ekonomileri ile bir yerlere varmanın mümkünatı yoktur. Kriz ekonomilerini üretenleri de iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Dünyaya bu krizleri yaşatanlar kimlerdir acaba?
Dünya devleri diyorlar ya? Dünya devlerinin ekonomilere baskıları nelerdir? Sermaye gücünün elinde bulunduranlar dünya politikalarına yön veren insanlardır. Bu bir bakıma dünya insanlığını köleleştirme politikasındır. Hiç bir şey sanıldığı kadar basit değildir. Birileri sermayenin gücünü insanlığa baskı unsuru olarak kullanılmaktadırlar.
Dünya ekonomisine yön verme şansınız olmadığına göre alınması gereken tedbir kendi ülkenizle ilgilidir. Genç nüfusa sahip çıkmak ve onları üretime, ekonomiye, hatta hayata kazandırmak için politikalar üretmek, planları yapmak zorundasınız. Tamam dünya ekonomik dalgasından uzak kalma şansınız yok. Ekonomik krizler sizi de vuracak bu kaçınılmaz. Ancak ülkemizin milli kaynaklarını doğru kullanmak, adil olmak ve bu kaynakları yerli yerinde sarf etmenin çabasını göstermelisiniz. Politikalarınız bu yönde yoğunlaşmalı.
Üretemeyen toplumlar, tüketimde de aciz kalırlar. Üretmediğiniz şeyi nasıl tüketeceksiniz? Dışarıdan satın alarak. İşte o zamanda işsizlik had safhalara ulaşır, tembelleşen bir toplum haline gelirsiniz.
Köylünün ekonomik şartlarını yükseltip, köylümüzü üretime katmak, ürettiği malları pazarlamak zorundasınız. İkincisi sanayiyi geliştirmelisiniz. Bu konuda kalifiye eleman yetiştirmek, sanat okullarını çoğaltmak ve sanat okullarını çoğaltmak ve sanat okullarını uygulama merkezlerine dönüştürmek zorundasınız? Yüksek okulları bilim merkezlerine dönüştürülüp devletin ekonomisine katılmalarını sağlamalısınız.
Fabrika, üretim sahası, sanayi merkezleri kuran, organize sanayilerini canlandıran iş adamlarımızın önündeki tüm engelleri kaldırarak onların ticaret yapmalarını üretim alımlarını geliştirmelerini teşvik etmelisiniz. Hepsinden daha önemlisi devletin milli gelirinin çar-çur edilmesini önleyip (İsraf ekonomisine durdurup) milli kaynakların yerinde ve adil kullanımını sağlamalısınız. Bu konularda yazacağımız çok şey var elbette…
Ancak ülkemizde çok ciddi boyutlarda genç bir nüfus var, bu çocuklarımız işsiz, zamanlarını ve hayatlarını boş yere harcamaktalar. Bu gençler yanlış politikalarımıza kurban etmeyelim. Aksi takdirde onları da geleceğimizi de kendi ellerimizle karartmış oluruz.