Huzurlu bir toplum olarak yaşamak hepimizin hakkı. Birbirimize huzuru çok görmeyelim. Huzurun adresi de yuvalarımız. “Yuva yıkanın yuvası olmaz” demiş atalar. Huzurun kaynağı aile, ailenin temeli de hoşgörü, sevgi ve saygıdır. Sevgi ve saygınım kalmadığı ailede huzur da kalmaz mutluluk da… Yıkılan yuvaların enkazının altında hem anne baba hem de sahipsiz kalan çocuklar oluyor.
Türk milletini ayakta tutan sağlam kaleler olan ailedir. Aileyi yıkarsanız millet de yıkılır. Ne yazık ki bugün birileri top yekün aile yuvalarımıza saldırıyor ve sağlam kalelerimizi yıkmaya çalışıyor. Aile içi şiddet ise apayrı ve büyük bir sorun. Neden niçin bu hale geldik- geliyoruz diye düşünmek, kafa yormak ve tedbir almak zorundayız. Yoksa geleceğimiz mahvolacak, yıkım devam edecektir!
Sizlerin de malum olduğu gibi ömür kısa, zaman sınırlı ve ölüm diye bir gerçek var! Hatta hepimiz inanıyoruz ki: kıyamet, ahiret, ilahi adalet ve hesap var… Bunları bildiğimiz halde sorumsuz ve hesapsız yaşamaya devam edemeyiz.
İkinci konuda yine malum olduğunuz gibi insanlar, aile, anne baba ve çocuklar birbirimize Yüce Allah’ın emaneti: Bu emanete hıyanetlik asla düşünülemez. Nasıl oluyorsa bunu unutup yuvalarımızı huzursuz ve yaşanılamaz hale getiriyoruz. Huzursuzluk, kavga, döğüş çekişme ve boşanmalar hızla artıyor. Bugün huzurlu ve mutlu aileleri parmakla gösterecek hale geldik. Haklı olarak sormak istiyoruz Allah aşkına bize ne oluyor böyle…?
Dedim ya neyi, niçin paylaşamıyoruz?… Aile içi şiddet ve boşanmalar ayyukta, huzursuzluk ayyukta, kavgalar cinayetler ve çekişmeler benliğimize kişiliğimize zarar vermeye başladı. Bu durumun oranı her geçen gün azalmıyor artıyor. Bunu sorgulamak ve tedbir almak zorunda değil miyiz? Bu konuda devlete düşen görevler var, bize düşen görevler var.
Toplumumuzu huzurlu yuvamızı ve ailemizi huzurlu hale dönüştürmek bizim elimizde… Mutluluğun sırrı da çok kolay: Birbirimize saygı duymak aramızdaki sevgi bağına sımsıkı sarılmak ve kanaatkar olmak. Hoşgörü, saygı, sevgi ve anlayış mutluluğun anahtarı değil midir? Sabırlı ve anlayışlı olmak, olaylara ve hadiselere soğukkanlılıkla yaklaşmak, bir birbirimizi anlamak, dinlemek ve yardımlaşmak tüm sorunları çözmeye yetmez mi?
Ailenin iki sağlam direği var, anne ve baba; bütün zorluk ve problemleri baş başa vererek çözecek olan da onlar. Buna bazen yetişkin çocuklarda katılmış olacak. İyiniyet, hoşgörü ve muhabbetle başlanılan iş çözümsüz kalır mı? En önemli konulardan biri de kanaatkar olmak ve olanla yetinmeye çalışmaktır. İsraf lüks ve çılgın tüketim anlayışı bugün bizi darmadağın hale getirdi. Doymayan bir nefis, tatmin olmayan bir beden ve şükretmeyen bir dil var içimizde…
Eskileri düşünen yok yokluğa kıtlığa sabreden yok, Asrı Saadeti ve Peygamber Efendimizin huzurlu yaşayışını örnek alan yok!.. Hatta dedelerimizi, ninelerimizi düşünen yok: Yoklukla kıtlıkla savaşmışlar ama evlerindeki yuvayı huzuru yıkmamışlar. Bizim için bugün mutlu, huzurlu, örnek aile olarak hafızalarımızda yaşıyorlar. O mutluluğu biz niye elde edemiyoruz? O mutluluk bizim parmaklarımızın ucunda değil mi!..
Toplumun bugün huzura güvene ve mutluluğa ihtiyacı var, gülmeye, eğlenmeye ve mutlu bir yuvaya sahip çıkmaya, sevgiye saygıya ihtiyacı var. Huzurlu yaşamak mutlu yaşamak ve hayattan tat- zevk almak da bizim elimizde. Allah’ın ipine sımsıkı sarılmak, Müslümanca mümince ve insanca yaşamak bizim elimizde. Sevginin huzurun ve mutluluğun anahtarı da bizim kültürümüzde, özümüzde ve inanç değerlerimizde saklı. Ya insan gibi Yaşar mutluluğu koşarız ya da çekişmeye devam eder hem bugünümüzü hem de yarınımızı mahvederiz; tercih senin elinde… İnsan ol hayatı ve mutluluğu doya doya yaşamanın peşinden koş, bunun mücadelesini ver deriz… {Dünya fani, ölüm ani, bunları da bilesin(unutmayasın) yani…}