Risk ve devleti anlatabilmek için bu başlığa sığındım.
Herkes borçlansın, maaş veya ücret yerine biz de onlara borç verelim, sisteminin adı, Finans Kapitalizmdir. Amerikanca adı monetarizmdir. Parasallaşmaktır.
Kapitalizmin şımarık çocuklarının fikri sabit anlayışıdır. Kâğıt alıp, kâğıt satarak, değer üretmeyip değer gasp etme sistemidir.
Bu sistemde, domuz gibi açgözlülüğün adı da; Risktir.
Cümle şöyle başlar; Risk alacaksın kardeşim, risk… Risk yoksa kazanç da yoktur!
Bu düzende, riske teşvik etmek için bu ve buna benzer söylemler öne çıkar. Riske teşvik kazanca teşvik gibi anlatılır.
Küçük sermayesi olanlar küçük küçük, büyük sermayesi olanlar ise büyük büyük riskleri alırlar.
Büyük büyük risk alanlar, küçük riskleri alanları yağmalarken, kendisinin aldığı büyük riskten ötürü batacağını düşünmez.
Hayır yanıldık.
Düşünmez olur mu? Düşünür ve kendisini devletin kurtaracağına dair inancı beton kadar serttir.
Aslında bu meselede rol oynayan inanç değil, finans kapitalin ya da kapitalizmin ideolojisidir.
Her şey bizimdir. Devlet de bizimdir. Devlet de bizizdir. Dolayısıyla devlet bizi kurtarmak zorundadır.
Domuz gibi açgözlülük, kapitalizmin kendi içinde koyduğu kurallara da uymamanın sebebidir.
Açgözlülüğün temelinde değer üreterek kazanma duygusu yoktur. Değer üretmeden kazanma esastır.
Üretenler ve üretilene el koyanlar
Bu düzenin temel yapısı; bir değer üretenler vardır, bir de bu değere fiyat biçerek kazananlar.
Soyanlar ile soyulanlar arasındaki kavganın biteceğini sananlar veya insanımızı böyle olduğuna inandırmaya çalışanlar açgözlülerdir.
Eko sistemi çökerten açgözlülük, sadece doğayı değil, insanı da çürütür.
Ya açgözlülüğe bir sınırlama getirilecek ya da açgözlülük üretilene el koyarak yoluna devam edecek. Ta ki CVD19 gibi birkaç felaket art arda gelene dek.