ZONGULDAK (AA) - Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şenol Hakan Kutoğlu, "Arama kurtarma, yardım anlamında 1999 depreminden bu yana çok yol aldık. Bunu da zaten Elazığ depremi sonrasında görüyoruz. Sahada gayet organize çalışmalar yürütülüyor. Ama bizim, insanlarımızı kaybetmeden, bu acıları yaşamadan deprem güvenliği yapılar içerisinde ayağımızı uzatıp televizyonumuzu seyrediyor olmamız lazım." dedi.
Kutoğlu, gazetecilere yaptığı açıklamada, Elazığ depreminin ardından bu alanda bulunan stresin Bingöl, Kahramanmaraş, Adana'ya doğru kaydığını ve Türkiye'nin değişik yerlerinde gerinimlerin söz konusu olduğunu söyledi.
"Türkiye'nin tamamında sorunlu yapıları tasfiye edecek bir düzen oluşturmamız lazım." diyen Kutoğlu, "Deprem sonrası arama kurtarma, yardım ve bina yapım faaliyetlerine ağırlık veriyoruz ama dünyadaki araştırmalar şunu gösteriyor: Deprem öncesi tedbir alırsanız ve riskleri azaltırsanız o zaman yedide bir daha az ekonomik yük getiriyor size." diye konuştu.
Arama kurtarma, yardım anlamında 1999 depreminden bu yana çok yol alındığının altını çizen Kutoğlu, "Bunu da zaten Elazığ depremi sonrasında görüyoruz. Sahada gayet organize çalışmalar yürütülüyor. Ama bizim insanlarımızı kaybetmeden, bu acıları yaşamadan deprem güvenliği yapılar içerisinde ayağımızı uzatıp televizyonumuzu seyrediyor olmamız lazım. Deprem oluyor, olacak. Bugün Elazığ'da oldu, yarın Marmara'da, Ege'de olabilir. Karadeniz de deprem potansiyeli taşıyor. Karadeniz'in içerisinde de çalışılmamış fay hatları var. Türkiye'de daha niteliği belirlenmemiş bir dolu fay hattı var." ifadelerini kullandı.
Kutoğlu, bazı fayların, hareket hızı çok düşük olduğu için deprem üretme sürelerinin bin ila 1500 yıl olduğunu ve bu periyottaki bir depremin geçmişteki kaydının bulunamadığını belirterek, şöyle devam etti:
"Belki de bazı fayların süresi doldu, onu bilemiyoruz. Doğu Anadolu fayının karakteristiği belli. Çok kısa sürelerde kırılıyor çünkü onların fay hareketleri hızlı. Kuzey Anadolu fayının hareket hızı Doğu Anadolu'dan daha hızlı. O yüzden bunların kırılma periyodunu yine 30-40 yıl arayla bilebiliyorsunuz. Ama periyodu 1000-1500 olmuş bir depremi hiçbir kayıtta göremiyorsunuz. Dolayısıyla hiç deprem beklenmeyen bir bölgede de deprem meydana gelebilir. O yüzden bizim zeminle uygun binalarda yaşamamız lazım ve deprem olduğu zaman başka ülkelerdeki insanlar gibi sokağa dökülmeyecek, evimizde güvenle yaşam tarzı oluşturmamız lazım." ifadelerini kullandı.
- "Afet kimlik belgesi farkındalığı arttıracaktır"
Nüfusun büyük bir çoğunluğunun, ekonominin büyük bir kısmının Marmara Bölgesi'nde olduğunu ifade eden Şenol Hakan Kutoğlu, buradaki büyük bir depremde çok büyük kayıpların olabileceğini, bu yüzden Türkiye'nin, ekonomisini ve nüfusunu tüm ülkeye dağıtacak yatırımlar planlanmasının gerektiğini dile getirdi.
Kutoğlu, binalara enerji kimlik belgesi nasıl veriliyorsa vatandaşların binaların alım satımında, gayrimenkul değerlemede kullanabilecekleri afet kimlik belgelerinin bulunması, bunların resmi kayıtlara girmesi ve vatandaşların konut alıp satarken bu kimlik belgelerine bakarak konut ticareti yapmasının, farkındalığı artıracağını anlattı.
AFAD'ın büyük zemin hareketleriyle ilgili yer ivmesi değerlerini hesapladığını ve bunu e-Devlet üzerinden herkesin kullanımına açtığını aktaran Kutoğlu, "Buradan bir adım daha öteye giderek bizim sismik yoğunluk haritaları oluşturmamız mümkün. Bunun üzerinden de binaların birtakım karakteristiklerini kullanarak, binalarla ilgili afet kimlik belgesi hazırlamamız, bilimsel olarak mümkün bir durum. Bunun bir an önce yapılması lazım. Bu, farkındalığı arttıracaktır." dedi.
Kutoğlu, depreme hazırlıklı olmanın büyük önem taşıdığını vurgulayarak, "Dünyanın dönüş hızının yavaşladığı yıllarda, büyük depremler, hızlanma zamanlarınkinden daha çok oluyor. Türkiye'de, 2018'de 5'ten büyük deprem sayımız 2019'a göre az. Hızın daha düştüğü 2019'da bir önceki yıla göre 5 ve üzerindeki depremi daha çok yaşamışız. 2020'de hız giderek azalıyor. Bu perspektife göre 2021'de biraz daha azalacak. Dolayısıyla bu kesin değil ama 2020-2021'de biz yine 5 ve üstü depremleri sayıca önceki yıllara göre daha fazla yaşayabiliriz. Buna hazırlıklı olmamız lazım." değerlendirmesinde bulundu.