Selçuklu ve Osmanlı döneminde ağırlıklı olarak savaş aletlerinin yüzey süslemesinde uygulanan savat sanatı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı Murat Eren'in elinden takı ve aksesuarlarda hayat buluyor.
Düzce'de yaşayan 41 yaşındaki Eren, Gaziantep'te 12 yaşındayken okuldan arta kalan zamanlarında kuyumcu atölyelerinde çırak olarak çalışmaya başladı.
O yıllarda tanıştığı savat sanatından (gümüş işlemeciliğinde süsleme sanatı) etkilenen Eren, eğitim hayatını kuyumculuk ve takı tasarım alanında sürdürdü.
Eren, Gaziantep Endüstri Meslek Lisesi Kuyumculuk Bölümünü tamamladıktan sonra kazandığı Gazi Üniversitesi Kuyumculuk ve Takı Tasarım Bölümünden başarıyla mezun oldu.
Bir süre İstanbul, Ankara ve Gaziantep'te kuyumcu atölyelerinde çalışan Eren, 2007 yılında Düzce El Sanatları Eğitim Merkezi Müdürlüğünde kuyumculuk ve gümüş işlemeciliği eğitmeni olarak göreve başladı.
Savat işlemeciliği alanında 2016'da Kültür ve Turizm Bakanlığı Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı Sanatçı Tanıtım Kartı sahibi olan Eren, yaklaşık 17 yıldır yüzük, kolye, küpe, broş, gümüş kalem, saat gibi takı ve aksesuarlara uyguladığı sanatın geleceğe taşınması için eğitim de veriyor.
- "Savatın formülünü biliyoruz"
Murat Eren, AA muhabirine, Düzce El Sanatları Eğitim Merkezinde bugüne kadar yaklaşık 550 öğrenciye eğitim verdiğini belirterek, bir çoğunun Düzce'de iş yeri açtığını, bazılarının İstanbul'daki atölyelerde çalıştığını söyledi.
Merkezde kuyumculuğun yanı sıra savat işlemeciliğiyle ilgili de eğitimlerin düzenlendiğini aktaran Eren, şunları kaydetti:
"Savat işlemeciliği, Selçuklu ve Osmanlı döneminde metal yüzey süsleme sanatı olarak yapılmış; daha çok kılıç, kalkan, miğfer gibi savaş aletlerinin yüzey süslemelerinde kullanılmış. Bu unutulmuş sanatımızı modernize ederek daha modern takılar üzerinde uygulamaya devam ediyoruz ve bunu da yeni nesillere aktarıyoruz. Bıçakların yüzey süslemelerinde bu sanatı yine kullanıyoruz. Bunun yanında yüzük, kolye, küpe, broş gibi modern takılarda uygulamaya başladık. Saat tasarımları yapıyoruz. Gümüş kalem üzerinde kullanıyoruz, baston sapları yapıyoruz. Gündelik hayatta kullanılabilen ürünlerin tasarımlarını bu şekilde yapıyoruz."
Eren, savatın bir tür alaşım olduğunu dile getirerek, "Yani bir kaç farklı metalin eritilerek yeniden bir metal elde edilmesiyle bazı kimyasalların kullanılmasıyla renk skalası sağladığımız özel bir alaşım. Bunu altın, gümüş, bakır, çelik gibi metallere uygulayabiliyoruz. Uygulayabilmek için öncesinde kuyumculuğun yanı sıra gravür sanatını da bilmek gerekiyor. Gravür sanatından sonra savatı o yüzeylere uygulayabiliyoruz." dedi.
Savat sanatının unutulmaya yüz tutmuş el sanatları arasında yer aldığına işaret eden Eren, "Kuyumculuk eğitmeni Türkiye'de fazla var ama unutulmaya yüz tutmuş sanatlar alanında çok yok. Özellikle savat işçiliğinde bir elin beş parmağını geçmez diye düşünüyorum. Savatın formülünü biliyoruz, bunu bilen çok az insan var. Savat işlemeciliğinin teknikleri, süslemeleri, motifleri, desenleriyle ilgili bilgi ve donanıma sahip kişi sayısı çok az." diye konuştu.
Eren, sanatın gelecek nesillere aktarılması için çalışmalarını sürdüreceğini sözlerine ekledi.
DÜZCE (AA)