KARABÜK (AA) - Prof. Dr. Sadettin Ökten, "Bizim değerler sistemimizle, inşa ettiğimiz şehirler uyuşmuyor. Arada bir değer uyuşmazlığı var, sıkıntı oradan kaynaklanıyor." dedi.
Ökten, Karabük Üniversitesi (KBÜ) tarafından 15 Temmuz Konferans Salonu'nda düzenlenen, "Kadim Şehirlerden, Modern Kentlere" konferansında, toplumların bir medeniyet tasavvuruna göre yaşadığını ve, insanın eylemleriyle var olduğunu söyledi.
Eylemlerin insanın hem kimliğini belirlediğini hem de varlığını ispatladığını ifade eden Ökten, "Bu eylemleri, sahip olduğumuz medeniyet tasavvuruna göre yapıyoruz. Bu tasavvur hem bilinir hem sevilir, benimsenir. İnsan inanmadığı bir takım değerlere göre hareket etmez, hareket etmek zorunda kalıyorsa o ona büyük bir zulüm olarak döner, ortaya çıkar. Medeniyet tasavvurunun değerlerine inanan insan, ona göre hayat kurgular." diye konuştu.
İnsanların mekan ve zamana bağlı olarak yaşadığını, mekansız ve zamansız hayatın düşünülemeyeceğini aktaran Prof. Dr. Ökten, şöyle konuştu:
"Toplumun eylemlerinin kemaliyle, bütünüyle, bütün olgunluğuyla görüldüğü yer şehirlerdir. Kırsaldakiler alınmasın. Kırsalın hayatı zaman zaman şehirden kaçanlar için çok güzel. Ama şehir, varlığın bütünüyle ortaya çıktığı, kemaliyle kendini ifade ettiği, bütün boyutlarıyla, zenginliğin yaşadığı, yaşandığı bir yer. Ama her şehir aynı değil ama şehirler genel manada bu hedefe doğru koşan yarışçılar gibidir. Tarihin farklı safhalarında, farklı toplumlarda, farklı medeniyet tasavvurlarında simge şehirler olmuştur."
Basından ve sosyal medyadan farklı şikayetler geldiğini kaydeden Ökten, şunları söyledi:
"İnsanlar ilk baktıkları yerde etkeni görüyorlar, ama onun altında derinde bir başka etken var. Genel bir etken o, bizim değerler sistemimizle, inşa ettiğimiz şehirler uyuşmuyor. Arada bir değer uyuşmazlığı var, sıkıntı oradan kaynaklanıyor. Kadim şehirler, modern şehirler, eğer bir medeniyet, bir medeniyet tasavvuruna sahip olan toplum kendi değerlerine göre bir şehir inşa ederse, edebilirse o şehirde mutlu yaşıyor. Çünkü arzu ettiği mekana kavuşmuştur. Edemiyorsa hayat boşluk kabul etmiyor, ihtiyacınız var bir mekan inşa edeceksiniz o zaman bir başkasının çözümünü alıp onu inşa ediyorsunuz. O zaman bir sıkıntı ortaya çıkıyor, sizin değer, iç dünyanız, gerek duygu gerek düşünce dünyanız ile o mekan uyuşmamaktadır. Bütün problem burada yatıyor."
İnsanların İstanbul'da bunaldığını anlatan Ökten, "Ben artık ilgilenemiyorum insanlarla. Gelen bazı yabancı dostlar 'şehrin karmaşasını çok seviyoruz.' diyorlar. Ben de diyorum ki 'Biraz daha kalın bakalım sevecek misiniz?' Çünkü çok rasyonel şeyler yaşamışlar, yaşıyorlar. Şehrin karmaşası çok hoşlarına gidiyor." dedi.
Prof. Dr. Ökten, bir şehre hem etik hem de estetik boyut gerektiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Hiç unutulmaması gerek husus şudur ki şehrin mutlaka ve mutlaka mensup olduğumuz medeniyet tasavvuruna ve değerlerine göre inşa edilmesi lazım. Bir toplum, bir medeniyet tasavvuruna sahip oldu, değerlerine sahip oldu, ona göre bir hayat kurguladı ve yaşamaya başladı. Ama gördü ki bu yaşantı için kendisine gereken mekan yok, o zaman kendisi kurguladığı hayat tarzına göre yeni bir şehir kurar."