Yalçıntaş, Afrika’nın en yüksek dağı Kilimanjaro'ya tırmandı

- Geçen yıl Asya’nın en yüksek dağı olan Everest Dağı’nda 5 bin 364 metrelik Base Camp’a tırmanan iş insanı ve akademisyen Doç. Dr. Murat Yalçıntaş, bu yıl da Afrika’nın en yüksek dağı olan Kilimanjaro’nun 5 bin 895 metrelik zirvesine çıktı - İstanbul Ticaret Üniversitesi Dış Ticaret Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Murat Yalçıntaş: - "Özellikle 4 bin metrenin üzerine çıktığınız zaman, yükseklik insana çeşitli oyunlar oynuyor. 4 bin metrenin üzerinde attığınız her adım son derece yorucu oluyor"

Yalçıntaş, Afrika’nın en yüksek dağı Kilimanjaro'ya tırmandı

İSTANBUL (AA) - Geçen yıl Asya’nın en yüksek dağı olan Everest Dağı’nda 5 bin 364 metrelik Base Camp’a tırmanan iş insanı ve akademisyen Doç. Dr. Murat Yalçıntaş, bu yıl da Afrika’nın en yüksek dağı olan Kilimanjaro’nun 5 bin 895 metrelik zirvesine tırmanmayı başardı.

İstanbul Ticaret Üniversitesinden yapılan açıklamaya göre, ulusal ve uluslararası çeşitli sivil toplum örgütlerindeki yöneticiliği ile tanınan İstanbul Ticaret Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi, Dış Ticaret Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Murat Yalçıntaş, dayanıklılık sporlarına olan tutkusunu zirvelere çıkarak ortaya koydu.

Geçen yıl dünyanın en prestijli yürüyüş rotası olan Asya’nın en yüksek dağı Everest’te Base Camp (Ana Kamp) yürüyüşünü gerçekleştiren Yalçıntaş, geçen ay da halen aktif bir yanardağ olan Afrika kıtasının en yüksek dağı Kilimanjaro’nun zirvesine çıktı.

Kilimanjaro’nun 5 bin 895 metrelik zirvesinde İstanbul Ticaret Üniversitesi ve Türk bayraklarını havalandıran Yalçıntaş, dağın tırmanışlara açılması halinde 5 bin 137 metre yüksekliğindeki Türkiye’nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı’na da tırmanmak istiyor.


- "Oksijen seviyesi deniz seviyesinin neredeyse yarısına kadar düşüyor"


Açıklamada, Triatlon (yüzme-bisiklet-koşu) yapanlara verilen IRONMAN (demir adam) unvanına sahip olan Yalçıntaş, tutkusu olan dağ sporlarıyla ilgili macera dolu günlerini paylaştı.

Doç. Dr. Yalçıntaş yaptığı sporların dağ yürüyüşleri ve tırmanışları için yeterli kondisyonu sağladığını belirterek, şu bilgileri verdi:

"Hem Everest Base Camp hem de Kilimanjaro çok fazla teknik gerektiren tırmanışlar değil. Dayanıklılık ve biraz da fiziki kondisyon gerektiren tırmanışlar. Ama yaptığım tüm sporlarda aslında iş vücuttan çok akılda bitiyor. Kendinizi ruhen hazırlamanız ve dayanmanız lazım. Kolay değil. Özellikle 4 bin metrenin üzerine çıktığınız zaman, yükseklik insana çeşitli oyunlar oynuyor. 4 bin metrenin üzerinde attığınız her adım son derece yorucu oluyor.

Oksijen seviyesi deniz seviyesinin neredeyse yarısına kadar düşüyor. Eğer dikkat etmezseniz yükseklik hastalığına yakalanıyorsunuz. Tabii soğuk da oluyor. Dolayısıyla bu tamamen ruhen hazır olmaya, dayanıklı olmaya, vazgeçmemeye bağlı bir şey." ifadelerini kullandı.


- "Pes etmezseniz hedefinize ulaşırsınız"

Yalçıntaş, "Neden tırmanış yapıyorsunuz" sorusuna, sporun her insana hem fiziki, hem de ruhi kazanç sağladığı cevabını vererek, şöyle devam etti:

"Fiziki ve mental kazanç insanın daha sağlıklı, daha kaliteli bir yaşam sürmesini sağlıyor. Öte yandan özellikle benim yaptığım dayanıklılık sporlarında farklı şeyler de öğreniyorsunuz. Dağdan örnek verelim. Özellikle 4 bin, 5 bin metreyi geçtikten sonra, sırtınızda da çantanız var, rüzgarın estiğini, soğuk olduğunu, dimdik bir yamaca tırmandığınızı düşünün, 7 saat, 8 saat, 9 saat ufak ufak adımlarla gidiyorsunuz. O iki-üç kilometrelik yol, 7-8 saate çıkıyor.

Hayatta da aynı şey var. Eğer vazgeçmezseniz, devamlı bir şekilde odaklanırsanız, çok çok küçük adımlarla bile olsa hedefinize ulaşırsınız. Sabrederseniz, uğraşırsanız, bırakmazsanız, pes etmezseniz hedefinize ulaşırsınız. Dağcılık size pes etmemeyi, çok ufak adımlarla da olsa devamlı olarak ayın konu üzerinde çalıştığınız zaman başarıya ulaşacağınızı öğretiyor."

Yalçıntaş, dağcılık ve dayanaklılık sporlarında insanın hem bedenine, hem de ruhuna, aklına söz geçirmeyi öğrendiğini belirterek, "Özellikle zirveye yaklaştığınız zaman, bedeniniz de aklınız da size 'tamam artık yeter, bırak' diyor. 'Daha niye bu kadar acı çekiyorsun.' Eğer siz 'bırak' diyen sesi dinlemez de devam ederseniz başarıya ulaşmış oluyorsunuz. Dayanıklılık sporları insana kendi bedenini kontrol etmeyi öğretiyor." değerlendirmesinde bulundu.


- "Dünyada tek doğru yok"


Keşfetmeyi de sevdiğini belirten Murat Yalçıntaş, tırmanışlar sırasında farklı kültürler ve yaşam tarzlarıyla karşılaşmanın eğitici olduğunu kaydetti.

Yalçıntaş şu ifadeleri kullandı:

"Yepyeni yerler görüyorsunuz. Farklı coğrafyalar, farklı insanlar, farklı canlılar, farklı yaşam tarzları, farklı kültürler. İki dağdan bahsettik, Nepal’deki insanlarla Tanzanya’daki insanlar, Nepal’deki doğal güzelliklerle Tanzanya’daki doğal güzellikler, Nepal’deki yaşam tarzı ve kültürle Tanzanya’daki yaşam tarzı ve kültür; iki dağın çok farkı vardı.

Bu kadar değişik şeyler görmek size, dünyada tek doğrunun olmadığını da öğretiyor. Bu kadar değişik şey gördüğünüz zaman anlıyorsunuz ki, her insan için her gerçek kendi ortamında geçerli. Dünyada tek doğru yok. Sizin doğrularınız sizin ortamınızda geçerli. Dolayısıyla hiç kimsenin kendi doğrularını, kendi bildiklerini başkasına dayatmaması gerektiğini anlıyorsunuz. Hem spor oluyor insan için hem de birazcık da eğitim gibi oluyor."


- "Her zaman önünüzde yapılacak üç-dört tane iş var"

Şu anda 54 yaşında olan ve spora 45 yaşından sonra başlayan Yalçıntaş, bununla ilgili, "Çok geç kalmışım, çok da pişmanım." ifadesini kullandı.

Yalçıntaş gençlerin sporu yaşam biçimi haline getirebilmeleri halinde kendi içlerinde "sönmez bir enerji santrali" kuracaklarını ifade ederek, şöyle devam etti:

"Gençlere spor yapmaya erken yaşta başlamalarını tavsiye ederim. Herkes zannediyor ki, bu çok pahalı bir şey. Hayır, spor yapmak çok pahalı bir şey değil. İsterseniz sporu son derece mütevazı şartlarda gerçekleştirebilirsiniz. Pahalı olan bir yönü var o da şu: zaman yönü. Zaman vermeniz lazım. Ayda bir, senede bir, altı ayda bir yaptığınız bir faaliyet olarak görmemek lazım. Spor dediğiniz şey bir yaşam tarzı. Sizden de belli bir zaman istiyor. Tavsiyem hayatlarına sporu koymaları, zaman ayırmaları.

Spor, kendilerine hem fiziki, hem ruhi, hem de akli olarak çok şey katacak. Hayatta herkesin, her zaman bahanesi var. Son 40-45 senedir sıkılacak vaktim hiç olmadı. Şimdi ne yapsam, hiç işim yok dediğim bir anım olmadı benim. Her zaman önünüzde yapılacak üç-dört tane iş var. İnsan aslında üzerine ne kadar fazla iş alırsa, o kadar fazla iş yapıyor. İşten ne kadar fazla kaçarsa da o kadar tembel oluyor. Dolayısıyla da gençler için dersler spor yapmamaya bahane değil."


YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER