Doçentlik unvanının bizatihi kendisi, Unvanın kazanımı ve kazanım süreçlerine ilişkin, Cumhurbaşkanımız Sn. R. Tayyip Erdoğan’nın dile getirdiği değişim sürecinin artçı hareketlenmelerinin bir sonucu olarak YÖK ün bu kapsamdaki değişiklik öngörülerine ilişkin görüş ve düşüncelerimi maddeler halinde dile getirmeye çalışacağım.
- Doçenlik Kadrosu ve Kadro Sürecine İlişkin Önerilerim.
- Her meslekte kariyer ve kariyer basamakları, o mesleğin motivasyonu ve kalitesi ve sürdürülebilirliği açısından son derece önemlidir. Baştan belirtmek gerekir ki, “Yrd.Doç.” kadrolarının bu bağlamda kaldırılması ve kademelendirmenin, öğretim üyeliği bağlamında Doktor, Doçent, Profesör, Ord.Profesör olarak değiştirilmesi son derece isabetli olacaktır. Öncelikli olarak terminolojik açıdan Doçentlik Sınavı” teriminin kullanılmaması, I. Maddede dile getirerek önemsediğim bir husustur. Bu konuda ayrıntıyı, 8. Maddede dile getirmiş bulunmaktayım.
- Doçentlik sisteminin mevcut haliyle yürütülmesi son derece vahim hatalar zincirini barındırmaktadır. Bu nedenle, Doçentlik sisteminde mevcut halin I. Aşamasının kalması son derece önemlidir. Zira akademik değerlendirmede en önemli kriter, eser incelemesidir. Bu nedenle, bu aşama olduğu gibi kalmalı yalnız, bu süreç, üniversiteler tarafından yürütülmelidir. Zira Doktorluk unvanını üniversiteler, Profesörlük unvanını üniversiteler verirken, Doçenlik unvanını ÜAK vermekteydi. Bu analitiklik ve sistematiklik açısından son derece vahim mantık hatası taşımaktaydı. Zira, bir sürecin ya başı zor olur, ya sonu zor olur, ortasının zor olduğu bir sistem sağlıklı işlemeyecektir. Bu bağlamda, illa da ÜAK sürecin içinde olacaksa, bu süreci Profesörlük unvanında eline alıp süreci deruhte etmesi gerekmektedir. Bu nedenle Doçentlik sisteminde mevcut mevzuattaki I. Aşama kalmalı ve bu süreci Üniversiteler yürütmelidir. Bu nedenle YÖK ün öneri mahiyetindeki maddelerden 2. Madde son derece isabetli ve son derece önemlidir.
- Üçüncü Maddede belirtilen üniversitelerin YÖK ve/veya ÜAK tarafından konulan kriterlerin üzerine ilave kriterler getirmesi mümkün olabilir ancak, YÖK veya ÜAK kendi kriterlerinin “azami kriterler” mi “asgari kriterler” mi olacağını ayrıca ele almalıdır. Bu konuda şahsımın düşüncesi, ÜAK veya YÖK, azami kriterler getirmesidir. Zira üniversitelerin “doçentlik” unvanını yüceltip erişilemez kılmasına izin vermemelidir.
- Dördüncü maddeye ilişkin, olarak, doçentliğin bilimsel bir unvan olarak kalması, Profesörlüğün de bilimsel bir unvan olması gerekmektedir. Ya da en kötü ihtimalle, batı’daki gibi, sadece Doktorluk akademik unvan olarak kalıp, hem doçenlikten, hem profesörlükten akademik unvan kaldırılıp kadro unvanına dönüştürülmesi gerekmektedir. En önemli husus, süreçte, doçentliğin profesörlük sürecinden çok daha kolay bir süreç olmasıdır, zira, mevcut durum, tam tersinedir.
- Beşinci maddeye ilişkin, eğer, doçenlikte akademik unvan korunacaksa, profesörlükte de aynı statü olmalı, ki tercihimiz ve doğru olan, hem doçentlikten hep profesörlükten batıdaki gibi, akademik unvanların kaldırılmasıdır. Bu bağlamda, illa akademik üst düzey bir unvan verilecekse, bu profesörlük unvanından sonra (eskiden olduğu gibi) Ord.Prof. unvanı ihdas edilip ona verilmelidir.
- Altıncı maddeye ilişkin akademi dışından unvan verilmesi, kanımca, doçentlik ve profesörlük unvanlarında mümkün olması, akadimi dışında bu unvan, sadece Ord.Prof. lük aşamasında korunmasıdır. Yalnız, doçentlikte değil de, profesörlük unvanında ÜAK prosedürün içinde bulunmalıdır. Doçentlik sisteminde olduğu gibi ÜAK, jürinin subjektivite hatalarına düşmemelidir.
- Yedinci Maddeye İlişkin; Doç. lik statüsü mutlak surette kaldırılmalı, (sürecin işletilmesi ve gereği açısından yalnız bir sefere mahsus olmak üzere) halihazırda Yrd.Doç. kadrosunu elinde bulunduranlardan, 5 yıldır Yrd.Doç. kadrosunda olanlar, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle, Doç.Dr. yapılmalı, ya da, Doktor unvanından bu yana en az 10 yıl geçen kişiler yine kararnameyle Doç.Dr. Unvanı verilmelidir. Bu baremin dışındaki Yrd.Doç. kadrosundaki akademisyenler, önerinin 1. Maddesinde ortaya konulan hususlara göre, Doçenliğe müracaat etmelidir.
- Ayrıca çok önemli husus, literatür olarak Doçentlik sürecinde Doçentlik Sınavı” teriminin zinhar kullanılmaması, sınav teriminin süreçte, DOKTORA ile bitmesi gerektiğidir. Doçent aşamasına kadar gelen bir akademisyen için bu bağlamda sınava girme psikolojisi inciticidir. Bu durumun da YÖK tarafından dikkate alınması son derece naif bir karar olacaktır.
- Konuya ilişkin, 2009 yılında kaleme aldığım bir köşe yazımın linkini eklemek istiyorum. Prof.Dr. kadrosu veya unvanının sadece Türkiye’de değil, Dünyada gerekliliğine ve ihdas edilmesine dair hususları ayrı bir köşe yazımda ele almayı düşünmekteyim.
Fidan, AHMET, “Doçentlik Sınavının Üniversitelerce Yapılmasına İlişkin Derkenar”, TimeTürk Gazetesi, 26/09/2009. (Erişim Tarihi: 06/10/2017)