İspanya’ da yapılan araştırmada, 930 hasta rastgele iki gruba ayrılarak 551 KOVİD hastasına kalsifediol (ilk gün 532 ug ve 3, 7, 15 ve 30. günler 266 ug) ve 379 hastaya ise plasebo verildi (1).
Bu hastaların 110’ una yoğun bakım tedavisi icap etti.
Kalsifediol verilen 551 hastanın 30’ unda (yüzde 5.4), plasebo grubundaki 379 hastanın 80’ inde (yüzde 21) yoğun bakım ihtiyacı doğdu.
Kalsifediol verilen 551 hastadan 36’ sı (yüzde 6.5) plasebo verilen 379 hastadan 57’ si (yüzde 15) vefat etti.
Bu, D vitamini tedavisinin ölüm oranını yüzde 60’ dan fazla azalttığı manasına geliyor.
Başlangıçta kanda D vitamini seviyesi yüksekliği ölüm oranındaki azalmayla korelasyon gösteriyordu ve obezite ve yaş da ölüm oranını etkiliyordu.
Daha yüksek başlangıç 25 (OH)d seviyeleri, mortalitede azalma ile anlamlı olarak ilişkiliydi.
D vitamini karşıtları var
Bizde maalesef nasıl bir “şuursuz” aşı karşıtı grup varsa aynı şekilde “vitamin D karşıtı” bir grup da var.
Bunların başını ise Prof. Mehmet Ceyhan çekiyor.
İnsanlar bu ucuz, yan etkisi olmayan ve üstelik de toplumun çok büyük bir kısmının kanında yeterli miktarda bulunmayan vitamin D’ den soğutulmaya çalışılıyor (2).
Tabii ki bırakın ilacın fazlasını vitaminlerin fazlası da aynı şekilde zararlıdır; hangi ilacı doktor tavsiyesinin üzerinde miktarlarda alırsanız başınıza iş çıkar.
Dünyada kaç kişi vitamin D’ den zehirlenmiş, kaç milyon kişinin vitamin D seviyesi düşük, bir de buna bakmak lâzım.
İngiltere yaşlılara ücretsiz vitamin D dağıtıyor
Aylar önce yaşlılara 3 milyon doz vitamin D dağıtacağını açıklayan İngiliz Sağlık Bakanlığı’ nı da bir kere daha tebrik ediyorum (3).
Bu uygulamanın ne kadar faydalı olacağını bilemem ama zararı olmayacağına adım gibi eminim.
Benim vitaminlerin mutlaka doktor tavsiyesi ile alınması, bunların mutlaka eczanelerde reçete ile satılması gerektiği kanaatimi kadim okuyucularım çok iyi bilirler; beni yeni tanıyanlar, mekânıma yeni yolu düşenler de duysunlar!
Bu fikrimden asla vazgeçmiş değilim ama bir buçuk milyondan fazla insanın öldüğü şu pandemi döneminde özellikle kronik hastalıkları sebebiyle risk grubunda yer alanların ve yaşlıların günde 2-3 bin Ünite vitamin D almalarını doğru buluyorum.
Hele de vitamin D sentezi için gerekli ultraviyole B ışınlarının olmadığı şu günlerde…
Hele de risk grubunun neredeyse bir senedir sokağa çıkmalarının yasaklanmış olduğu düşünüldüğünde..
Hele de insanların sağlıklı gıdalara ulaşmalarının çok ama çok zor olduğu şu dönemde… bu şarttır.
Bu miktarda vitamin D almanın hiçbir sakıncası yoktur, bu miktarla yan etki görülmez.
Vitamin D almak için çok hususi durumlar dışında kan seviyelerine bakmaya da gerek yoktur.
Aşı karşıtı gibi görünenlerin aşı yaptırıyor olması gibi vitamin D karşıtlarının da “çaktırmadan” bu vitamini kullanıyor olmaları da kuvvetle muhtemeldir.
Bazen hocanın dediğine değil yaptığına bakmak gerekir.
Gelelim neticeye
Toksisitesi çok düşük olan, her yerde kolay bulunan ve maliyeti yok denecek kadar az olan vitamin D’ nin hastaneye yatırılmaları gereken KOVİD hastalarına verilmesi artık tavsiyenin ötesine geçmeli ve “şart” olmalıdır.
Bu tedavi, riski yüksek kişilere de günde birkaç bin Ünite miktarında mutlaka uygulanmalıdır.
Unutmayalım, doğru olan tabii ki adam gibi beslenme ve adam gibi hayat tarzıdır.
NOT: Araştırmanın, mükemmel ve tam anlamıyla randomize kontrollü olmadığı ortada ama bu fazla bir şeyi değiştirmiyor.
Kaynaklar:
1. https://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=3771318