BCG (verem) aşısının rutin olarak uygulandığı ülkelerde KOVİD’ in daha az görülmesi bu aşının koronavirüs enfeksiyonuna karşı da koruyucu olabileceğini düşündürüyor.
Mesela KOVİD ölüm oranlarının aynı yarımadanın ülkeleri olan Portekiz’ de İspanya’ ya göre çok düşük olması bu aşının Portekiz’ de yaygın olarak uygulanıyor olmasına bağlanıyor.
BCG aşısı, en yüksek ölüm oranına sahip olan ülkelerden İtalya’ da hiçbir zaman zorunlu olarak yapılmadı.
Melbourne’deki Murdoch Enstitüsü araştırmacıları yaklaşık 4 bin hastane çalışanının verem aşısının Covid-19 semptomlarını azaltmada etkili olup olmadığını anlamak için denemelerde yer alacağını açıkladı.
Bizde BCG aşısı
Sağlık Bakanlığı Genişletilmiş Bağışıklama Programı çerçevesinde Türkiye’de doğumdan 2 ay sonra yani 3. ayın içinde BCG aşısı yapılması önerilir ve hayat boyu sadece bir kez BCG ile aşılanması öngörülmüştür.
Bebek üç ayını bitirmiş veya daha büyükse BCG aşısı yapılmadan önce Tüberkülin Deri Testi (PPD) yapılmalı, sonuç negatif ise aşı uygulanmalıdır.
BCG aşısı yapılmış çocuklara skar olsun olmasın BCG tekrar yapılmaz. Aşılanmamışlarda 6 yaşından sonra BCG aşısı tavsiye edilmez.
BCG aşısı 1920’ lerden beri tüberküloz hastalığına karşı kullanılıyor ama birçok gelişmiş ülkenin aşı programında yer almıyor.
BCG aşısının tüberküloza karşı koruyuculuğu da çok tartışmalıdır. Yüksek oranda koruduğunu ileri sürenler yanında hiç korumadığını savunanlar da vardır.
Benim görüşüm, bu aşının bakteri ilk alındığında ortaya çıkan ve primer enfeksiyon olarak adlandırılan tablonun milier tüberküloz, menenjit ve lenf bezi komplikasyonlarını önleyebildiği ama reaktivasyona (erişkin tipi tüberküloz) engel olamadığı şeklindedir.
BCG aşısı, ilk uygulandığı senelerde hayat boyu 4 kere yapılırken, sonra ikiye ve daha sonra da bire indirilmiş, bazı ülkelerde tamamen kaldırılmıştır.
Mesane kanseri tedavisinde de kullanılan bu aşının genel olarak bağışıklığı güçlendirdiği sanılıyor.
Gelelim neticeye
BCG aşısının genel olarak bağışıklığı uyardığı düşüncesine katılmakla beraber bunun KOVİD’ e karşı özel bir koruyuculuğu olabileceğini düşünmüyorum.
***
Euronews’ in haberi:
Koronavirüs nedeniyle en fazla can kaybının yaşandığı ülkelerden biri İspanya iken komşusu Portekiz’de neden bu kadar düşük ölüm yaşandı?
Iber yarımadasını paylaşan bu iki ülkedeki Covid-19 sayılarının neden bu kadar farklılık gösterdiği henüz tam olarak bilinmiyor fakat bunun iki ülkenin izlediği aşı politikalarından kaynaklanmış olabileceği belirtiliyor.
Elbette henüz Covid-19’a karşı bir aşı bulunabilmiş değil ama on yıllardır kullanılan tüberküloz aşısı bu gizeme bir cevap sunabilecek nitelikte.
Yeni bir bilimsel çalışma tüberküloz (verem) aşısının, bir diğer adıyla BCG aşısı, zorunlu olduğu ülkelerle Covid-19 vaka sayıları arasında bir korelasyon olabileceğini ortaya koydu.
New York Teknoloji Enstitüsü araştırmacılarından Gonzalo Otazu BCG aşısının zorunlu olmadığı İtalya, Hollanda ve ABD gibi ülkelerin koronavirüs salgınından bu aşının zorunlu olduğu ülkelere oranla daha fazla etkilendiğini belirtti.
Otazu sosyal medya hesabı üzerinden BCG aşısının genel olarak solunum yolu rahatsızlıklarına karşı koruma sağlayabileceği yönünde çalışmalar olduğunu, verilere baktıklarında ise aşının zorunlu olmadığı ülkelerde kişi başına yaşanan can kaybı oranın yüksek olduğunu gördüklerini duyurdu.
Otazu verem aşısının İtalya’da hiç bir zaman zorunlu olmadığını vurgularken can kayıplarının göreceli olarak düşük kaldığı Japonya’da bu aşının zorunlu olduğunu hatırlattı.
Araştırmacılar aşının zorunlu olduğu fakat bunu farklı zaman dilimlerinde uygulayan İran ve Japonya’yı da karşılaştırdı.
Japonya BCG aşısını 1947 yılında zorunlu hale getirirken İran da bu 1984 yılından itibaren zorunlu olarak yapılmaya başlandı.
Avrupa’da durum nasıl?
Araştırma Covid-19’un doğu ve batı Avrupa ülkeleri arasındaki yayılma hızında görülen farklılığın da aşı politikalarıyla korelasyon içerisinde olduğunu ortaya koyuyor.
Zorunlu verem aşısı eski Sovyet bloğu ülkelerinde batı Avrupa ülkelerine göre daha sıkı bir biçimde uygulanmıştı.
Hatta Robert Koch Enstitüsü verilerine göre 1990 yılına kadar doğu bloğunda yer alan Almanya’nın doğu eyaletlerinde 100 bin kişiye düşen vaka sayısı ülkenin diğer bölgelerine göre daha düşük oranda.
Avrupa’da en çok ölüm sayısının olduğu ikinci ülke olan İspanya’da ise verem aşısı sadece Bask bölgesinde zorunlu olarak uygulanmıştı.
Avustralya’da klinik çalışmalar başlıyor
Öte yandan Avustralya tüberküloz aşısının sağlık çalışanlarını koronavirüse karşı korumada etkili olup olmayacağını anlamak için geniş çaplı bir klinik deneme başlatıldığını duyurdu.
Melbourne’deki Murdoch Enstitüsü araştımacıları yaklaşık 4 bin hastane çalışanının verem aşısının Covid-19 semptomlarını azaltmada etkili olup olmadığını anlamak için denemelerde yer alacağını açıkladı.
Hollanda, Almanya ve İngiltere’de de benzer çalışmalara başlanacak.
Klinik testlerin olumlu sonuçlar vermesi halinde Covid-19’a karşı risk grubunda bulunan yaşlılar ve kronik hastalığı olanlara gelecekteki olası koronavirüs salgınlarına karşı verem aşısı yapılabilecek.
Almanya’da yapılan bir çalışmada da sonuçların pozitif çıkması halinde Covid-19’a özel aşı geliştirilene kadar boşluğun verem aşısıyla doldurulabileceğini vurgulandı.
Çare yüz yıllık aşıda mı?
BCG aşısı ilk olarak 1908 yılında Fransız bilim insanları tarafından geliştirildi ve insan üzerindeki ilk denemeler 1921 yılında başladı.
BCG yani Bacillus Calmette-Guerin ismi aşının geliştirilmesinde rol oynayan bakteriyologlar Albert Calmette ve Camille Guerin’den geliyor.
Tüberküloz, ciğerlere saldıran bir bakteriden kaynaklanıyor ve hasta insanlarla yakın temasta bulunan kişilere hapşırma ve öksürme yoluyla bulaşıyor.
Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaygınlaşan vereme karşı BCG aşısının kullanımı 1950’lerde büyük verem savaş hastanelerinin kurulmasıyla arttı.
Oldukça bulaşıcı olarak verem önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olmasına rağmen Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her yıl 19 milyon insana bulaşıyor ve 1,5 milyon kişinin ölümüne yol açıyor.