Özelleştirelim, satalım, dünyaya açılalım, ticaret yapalım diyenlerin, şimdilerde, adil olmayan ticaret yapısından ötürü aşırı borçlandıkları görülüyor.
Bakıyoruz, piyasanın şampiyonu siyasetçilerde de bir söylem değişikliği var. Onlar da üretim diyor. Şimdi yalancıktan söylüyorlar ama gerçekten üretim diyenlerin geldiklerini inşallah görürler.
Dünya ülkelerinin borçluluğu 220 trilyon dolar. Ülkemizin iç dış borcu 720 milyar dolar civarındadır. Borç yiğidi kamçıladı. Lakin üretim de değil tüketimde kamçıladı.
Tüm dünyadaki ekonomik istikrarsızlığın asıl nedeni, bu büyük ve ödenmesi imkânsız borçluluktan kaynaklanıyor. Aslında dünyanın yaşadığı kriz, borç krizidir. Hele bir de borçları betona gömmüşseniz, haliniz harap…
Tüm dünyada tüketime dayalı ekonomilerden ötürü, aşırı borçluluk, ülkeler siyasetini de derinden etkiliyor. Siyasi istikrarsızlıkların asıl nedeni de bu borçluluktur.
Osmanlı da borçlarını ödeyememişti.
Sarı Yelekliler, Mavi Yelekliler, Kara Yeleklilerin ortaya çıkması tesadüf değildir. Ekonominin yeni yeni siyasete yansıması demektir. Artık piyasa ekonomisinin temsilcilerini, halklar istemiyor. Lakin henüz siyasi bilince çıkmış değil. Çünkü çok uluslu şirketlerin ekonomik ve siyasi operasyon yaptıklarını da görüyoruz.
Çok uluslu şirketlerin işbirlikçilerinin, hala ulus devlet piyasalarını çok uluslu şirketlere satma peşinde olduklarını görüyoruz.
Ülkemizdeki ekonomik krizin asıl nedeni gelirimizden fazla borçlanmış olmaktır. Devlet borçlarının azaldığı iddiası da gerçek değildir. Hepsi Hazine garantisindedir. Tüm borçlar bizim borçlarımızdır.
Üretim krizini de yaratan borçtur. Reel sektör bir yerden sonra borçlanamadığından üretemez konuma geçer. Herkes sebze meyveyi konuşuyor. Aslında sanayide ki üretim gerilemesi %6,5.
Sebze meyvede bunun daniskasını görüyoruz. Devlet müdahalesi mecburi hale geliyor. Sanılıyor ki, bu uygulama geçici. Hayır daha fazla devlet müdahalesinin oluşacağı günlere giriyoruz.
Borç veren sınıflar/finansal elitlerin, ortaya koyduğu ve yönettiği piyasa ekonomisi, ülkeleri aşırı borçlu konuma getirdi. Borç veren sınıf alacaklarını alabilmek için savaşı göze aldı.
Dünyada savaş, ülkelerin içindeki savaş, hep bu borçlardan ortaya çıkacaktır. Borç veren sınıflar eskisi gibi para satamadığından, borçlular da daha fazla borçlanamadığından kavga çıkacak.
Önümüzdeki on yılların savaşı borç verenlerle borç alanlar arasında olacaktır.
Borç verenler alacaklarını yeniden yapılandırarak, krizleri uzun bir zamana yaymaya çalışsa da ne ekonomik istikrar ne de siyasi istikrar gelmiyor.
Üretim için üretim planlaması gerekir. Yönetiminizi Piyasaya bırakırsanız, sizi kar denilen saik yönetir. Bunun da sonu kaostur.