Dostlar;
Olabildiğince az rakamlı bir iktisat yazısı olacak bu.
Niçin mi? Sayılara başvurunca bazen gerçeklik bulanabilir de ondan. Geçen yazımızda da söz ettik.
Türkiye’de son7-8 yıldır önemli üretim ve üretkenlik kayıpları oldu.
Ülkemizin ekonomik politik ortamında çok büyük çalkantılar yaşandı.
Ve büyüme hızımız tüm bu gelişmelerden çok olumsuz etkilendi.
Yakın geçmiş ve yakın gelecekte büyüme hızı yüzde 2-3’ler civarında.
Bu gelişmeleri yorumlayan Daron Acemoğlu da bizim büyümemizin niteliksizliği üzerinde çok durmakta.
Biz yıllar önce büyümenin “verimlilik odaklı” olması gerektiğini çok açıkladık.
Bu şu demekti, eğer sürdürülebilir bir büyüme politikası olacaksa, bu mutlaka teknoloji-istihdam ve üretkenlik odaklı olmalıdır.
Teknoloji küresel rekabet için, istihdam işsizliği aşağı çekmek için, üretkenlik ise toplumsal refahı yaratmak ve yaygınlaştırmak için şarttır.
Bu tip büyüme sabit sermaye yatırımları gerektirir. İmalat sanayide hızlanmayı zorunlu kılar.
Ekonomimiz teknoloji, ham madde, ara malı, enerji ve finansal açıdan büyük ölçüde dışarıya bağımlı olduğundan yabancı sermaye de gereklidir.
Yeni yayımlanan bir rapordan alıntılayalım;
Yıllık ölçekte en fazla “net sermaye akışına” muhatap olacak ilk 15 ülkeyi aşağıdaki tablodan izleyebilirsiniz. 2019’da Hindistan’a 67,4 milyar dolarlık bir sermaye akışı olacağı öngörülmüş.
Çin 50,9.
Brezilya 34,9.
Şili 9,8.
Ukrayna 5,8.
TÜRKİYE 5,4
Çekya 3,4.
Kaynak; IIF
15 ülkenin ilk birkaçı ile son sıradakileri aldım.
Bu grupta yer alan Türkiye için hesaplanan ve 2019 yılında giriş yapması beklenen toplam yabancı sermayenin ancak yıllık 5,4 milyar $’a ulaşacağı öngörülmektedir.
Yabancı yatırımcı ilgisini betimleyen bu sonuç, şüphesiz ki Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik, siyasi ve jeopolitik durumun bir yansımasıdır.
Ülke içi makroekonomik ve jeopolitik durum üzerinde çok önemle durmakta yarar var.
Sonuçta yakın gelecekte büyüme hızını yükseltmek, büyümenin kaynaklarını üretkenlik yönünde arttırmak için, iç ve dış yatırımları özendirmek gerekecektir.
Elbette bunun için de hem küresel ölçekte hem ülke genelinde satın alma gücünü düzeltici politikalara gereksinim var.
Sevgiyle ve üretkenlikle kalın…