Yeni bir araştırmada geceyi serin bir odada geçirmenin obezite ve diyabete karşı koruyucu etkisi olan “kahverengi yağ dokusunu”, ensülin duyarlılığı ve enerji yakılmasını artırdığı belirlendi.
Araştırma modern toplumlarda giderek artan obezite ve diyabette beslenme yanlışları ve hareketsizlik yanında daha sıcak ortamlarda zaman geçirmenin de tesiri olabileceğini düşündürüyor.
ICEMAN çalışması
Diabetes isimli tıp dergisinde on-line olarak yayınlanan ve kısa adı ICEMAN (Impact of Chronic Cold Exposure in Humans= İnsanlarda Soğuğa Maruz Kalmanın Etkileri) olan araştırma 19-23 yaşlar arasındaki beş sağlıklı erkek üzerinde gerçekleştirildi.
Denekler dört ay boyunca gündüzleri normal aktivitelerini sürdürdüler ama geceleri en azından 10 saat süreyi ilk ay 24 derece, ikinci ay 19 derece, üçüncü ay 24 derece ve dördüncü ay da 27 derece olmak üzere farklı oda sıcaklıklarında geçirdiler.
Tüm dönemlerde PET/CT ile kahverengi yağ dokusu, kas ve yağ dokusu biyopsileriyle de metabolik değişiklikler ölçüldü.
19 derecede kahverengi yağ dokusu miktar ve aktivitesinin yüzde 30-40 arttığı, üçüncü ayda yani 24 derecede başlangıç seviyesine geldiği, 27 derecede ise başlangıç seviyesinin altına düştüğü tespit edildi.
Kahverengi yağ dokusundaki artışla beraber yemekten sonra ensülin duyarlılığının ve enerji yakılmasının arttığı da görüldü.
Bu, daha fazla kahverengi yağ dokusuna sahip olanların yemekten sonra kan şekerini azaltmak için daha az insüline ihtiyaç olması anlamına geliyor.
Vücudun, “termo-nötral sıcaklık” olarak kabul edilen 24 derecede ısı kaybetmek veya üretmek için çalışmasına gerek olmadığı kabul ediliyor.
Kahverengi yağ dokusu nedir, ne işe yarar?
Kahverengi yağ dokusu veya diğer adıyla bebek yağ dokusu bebeklik çağından sonra zamanla geriliyor ancak tamamen de kaybolmuyor.
Bu yağ dokusunda mitokondriler bulunduğu için rengi kahverengi görünüyor.
Mitokondriler vücudumuzdaki tüm hücrelerde bulunan ve enerji üreten yapılardır ama kahverengi yağ dokusunda bunların sayısı çok fazladır.
Mitokondri, glukoz ve yağı ayrı ayrı yakarak ısı oluşturuyor ve bu da soğuk havada sıcak kalmamızı sağlıyor.
Yakın zamanlara kadar da kahverengi yağın sadece vücudu sıcak tutmaya yaradığı sanılıyordu ama bu dokunun kandan glukoz çekip bunu yakarak kan şekerinin düzenlenmesinde de rol alması mümkün görünüyor.
Kahverengi yağ dokusu her iki kürek kemiği arasında, köprücük kemiği üzerinde, kalp ve böbreğin etrafında bulunuyor.
Bir insanda obezite veya diyabet gelişirken kahverengi yağ dokusu da miktarı ve aktivitesi de azalmaya başlıyor.
Kahverengi yağ dokusu kalpten ve başka organlardan salgılanan hormonlar ve özellikle de sempatik sinir sistemi, kahverengi yağı büyümesi ve daha fazla ısı üretmesi için uyarıyor.
Beyaz yağ dokusu
Kahverengi yağ dokusu enerji yakmaya yararken beyaz yağ dokusu ise aksine yemekten sonra yağı daha sonra kullanmak üzere depoluyor.
Beyaz yağ dokusunun artması obezite ve diyabet gibi hastalıklara yol açıyor.
Kahverengi yağ dokusunun yanması vücut sıcaklığını yükseltiyor, bu da bebekleri ve küçük hayvanları sıcak tutuyor ve bu sebeple de kahverengi yağ dokusundan zengin hayvanlarda obezite ve diyabet gelişme riski daha düşük oluyor.
Gelelim neticeye
Elbette, üstelik de beş kişi üzerinde yapılan bir araştırmadan çıkan sonuçlardan metabolizma hakkında genel kanaatlere varmak doğru değil.
Her şey bu kadar basit olsaydı “tıka basa karnımızı doyurduktan sonra soğuk bir duş alarak” kilo problemini kolaylıkla hâllederdik.
Hem madem soğuk enerji yakılmasını sağlıyor o zaman Kuzey Kutbunda yaşayanların “dal gibi”, tropikal iklimde yaşayanların da “duba gibi” olması gerekmez miydi?
Her neyse…
Hastalarına her zaman daha sağlıklı olmaları için kışın bile “ev sıcaklığını 19-20 dereceden fazla olmamasını” tavsiye eden biri olarak bu çalışma beni mutlu etti.
KAYNAK