Bildiğiniz gibi bizim dış siyasetimiz, yurt sulh cihanda sulh siyaseti olmaktan, çoktan çıkmıştı.
II Abdülhamit’i okuyup öğrenenler, görecektir ki, Abdülhamit’in sağlıklı bir ruh hali yoktu. Sürekli hafiyeler ve gizli suikastlar, arkadan hesaplar ve Abdülhamit’in tabiriyle, “tertibimiz ne olacak” cümlesinden ibaret olan bir dış siyaset…
Ben buna şizofrenik dış siyaset diyorum. Zaten dış siyaset şizofrenik olunca, ister istemez iç siyasette şizofrenik olabiliyor.
Mevcut iktidarın Abdülhamit hayranı ve onun yapıp ettiklerini esas alan bir anlayışı var.
Suriye iç savaş çıktığından beri, bu fetihçi Abdülhamit anlayışı daha bir su yüzüne çıktı.
Hesaplar, Rusya’nın 2015 yılında Suriye iç savaşına müdahil olduğundan beri de şizofrenik dış politika yürürlüktedir.
Rusya’dan S-400 alırız. Arkasından Amerika’dan savaş uçağı veya patriyot alıp, Amerikalıları kandırmaya çalışırız.
Ukrayna’da Rusya ile savaş haline gelecek kadar Amerikan siyasetlerinden yana oluruz. Döneriz Rusya’dan gaz alırız, nükleer tesis kurdururuz, SU-57 satın alma vaatlerinde bulunuruz. Sonra, Amerika’dan F-16 satın almak isteriz.
Uzatmayalım. Amerika’yı Rusya’ya karşı kullanırız. Biraz sonra da Rusya’yı Amerika’ya karşı…
Dünyanın içinde bulunduğu kuvvetler dengesine bakarsanız böyle bir şizofrenik siyasetle yola devam edilemeyeceğini görürsünüz.
Ekonomik destek için Amerika’ya yalvarmak, güvenlik ve içerdeki iktidar için Rusya’dan destek aramak…
Ukrayna’ya satılan İnsansız hava araçlarının, Donbas bölgesinde Rusları vurunca, “biz sorumlu değiliz onu Ukrayna bilir” deriz.
Rusya’da bunu yutar sanırız.
Şizofrenik tahterevalli siyaseti tıkandı.
Çok yazmıştım bu siyaset belirsizlik getirir ve tıkanır diye… Israrla sürdürdüler.
Rusya dış işleri bakanı Lavrof, Batıya seslendi, “Batı, Ukrayna vasıtasıyla, Rusya’yı tehdit siyaseti, böyle devam ederse, Ukrayna diye bir yer kalmaz”
Karadeniz’de NATO siyasetlerine tam destek vermek, Karadeniz’i Amerikan denizi yapmaya yönelmek, Kuzey komşumuz ile tam düşman olmak siyasetidir.
Bu siyasetler, ülkemiz çıkarları için uygulanan siyasetler değildir. İktidarın kendi ömrünü uzatmak için girişti sonuçsuz hamlelerdir.
İktidarın çıkarlarıyla, ülkemizin çıkarları çatışmaktadır. Sürdürülebilir siyasetler değildir.
Biden ve Partili Cumhurbaşkanı arasında yapılan görüşmeden, Suriye’ye müdahale talebinin, Biden tarafından uygun görülmediği anlaşılmaktadır.
Çin’in “Türkiye, Suriye’de İşgalcidir” demesi, Rusya’nın Suriye’den çık diye ısrar etmesi, ayan beyan ortadadır.
Suriye’ye yapılacak bir müdahalenin, kesinlikle Rusya’ya karşı yürütülen bir müdahale olarak kabul edileceği görünmektedir.
Suriye devleti ile anlaşarak yürütülecek bir aklı başında siyaset hem Türkiye hem de Suriye için bir selamet yoludur.