Olumsuz küreselleşme ile başlayan, finans kapital ile devam eden, servet sınıflarının egemenliği; aklımıza, aşırı milliyetçilik ve dinsel fantezileri dayatarak geldi.
Küreselleşme ve finansallaşma, servet sınıflarının kendilerini güvende hissedeceği bir dünya yaratama işiydi. Onlar kendilerini güvene aldıkça, halklar büyük bir güvensizliğin ve çaresizliğin içine düştüler.
Genel güven ortamı, halklar ve küçük şirketler için güvensizliğin çukuru oldu.
Dünyada ve ülkemizde, güven ortamının bozulmasının ana nedeni; servet sınıfının kendisi için elde ettiği güvenden kaynaklanmaktadır. Onlar güvende, halk ve küçük girişimciler, güvensizlik içinde kaldı.
Servet sınıfının önündeki engellerin kaldırılması demek, ulus devletlerin ellerinde ki yetkilerin, servet sınıfına devri anlamındaydı, küreselleşme.
Servet sınıfları devletlerin elinde ki para basma yetkisini de alınca, karşılığı olmayan paraları, kredi diye halkalara verdiler. Yeterli maaş alabileceği bir iş vermek yerine, borç (kredi) vermek, sistemin esası oldu.
Karşılığı olmayan paraların borç diye halklara verilmesi işi, geldi bir yere dayandı.
Devletler, şirketler ve bireyler borçlandıkça borçlandı. Üstelik bu borçlanma sadece yatırım için değil tüketim için borçlanma oldu. Hatta borç vericiler, üretim yatırımına değil, tüketime kredilerini, daha kolay verdiler. Bayram tatili kredilerini hatırlayalım.
Güvensizliğin ve bu güvensizliğin yarattığı/ürettiği yatırımsızlığın, sonucu da çaresizlik ve işsizlik oldu.
Ülkemizdeki güvensizlik ve çaresizliğin üzerine, sosyal ayrışmalarda eklenirse, güvensizlik kat ve kat artı. İktidara sadece kültürel savaş alanında bir şeyler yapabilme yetkisi kaldı.
Kumarhanenin bile kralları olduğunu hepimiz biliriz.
Piyasa ya da borsa denilen kumarhanenin de kuralları vardı. Servet sınıfı, piyasa da kâğıt alıp kâğıt satıp, üretmeden kazanırken de bir kurala bağlıydı. Oyun oynanırken piyasanın kurallarını değiştirmek de güvensizliği iyice artırdı.
Spekülasyonların bile bir namusu vardı. O namusa bile uymadan hareket etmek istendi. Dolayısıyla, kumarhanede, kumar oynayanların bile, kumarhaneye güveni kalmadı.
Söylemeye gerek yok. Güven büyük bir servettir.
Güvensizlik tavan yapınca, servetin fiyatı artı. Servet fiyatları balon yapmaya başladı.
Sisteme olan güvensizlik artıkça, servet sahipleri yatırıma gitmek yerine, spekülasyonlara gitti.
Cumhuriyet kurulurken servetimiz yoktu, ama namusumuz vardı. Hem Osmanlının borçlarını ödedik. Hem de o günün şartlarında, efsaneler yaratarak geldik. Bunu, güven ve namusumuza borçluyduk. İktidara güveniyorduk, birbirimize güveniyorduk.