Sovyetler Birliği yıkılmış, Amerika dünyanın tek sahibi olmuştu. Geniş ve büyük Sovyet toprakları Amerikan sermayesi için bulunmaz nimet konumundaydı.
Geniş pazarlar elde etmenin ötesinde, hegemonyanın genişlemesi anlamına geliyordu.
Amerikalı çok uluslu şirketler, dağılan Sovyetler birliğini ve diğer denetim altına alınması gereken yerler/ülkeler için, bir strateji oluşturdular. Adını da küreselleşme koydular.
Elbette büyük sermayenin diğer küçük sermayeleri yutmak için belirleyeceği stratejinin adı emperyalizm olamazdı.
Borç veren sermaye sınıfları, ya da para satan sınıflar, ticareti genişleteceğiz stratejisi adı altında korkunç bir saldırı başlattılar.
Bu saldırlar; ekonomik, ticari, siyasi ve askeri eylemleri birlikte yürütüyordu.
Özgürlük ve demokrasi sosu ile de bulayarak, dünya halklarına belli konuları ve normları dayattılar.
1980-2007 yılları arasında, Küreselleşme sözcüğü ile başlamayan cümle kurulduğuna şahit olamazdınız. Aydınım diyen her zevat, küreselleşme diye söze başlar, özelleştirmeler diye söze devam ederlerdi.
Televizyonların haber programları, haberlere başlarken kurdukları ilk cümle, özelleştirmeler olurdu. Bir haber programında, 195 kez özelleştirme dendiğini hatırlıyorum. Halkımız, kendine büyük bir kumpas kurulduğunu nereden bilsin?
Algı operasyonu ya da psikolojik harp diye bir şeyi halkımız bilmezdi ki…
Adil ticaretten bahsetmeyen bu söylem, Küreselleşme, dünyaya açılma, dünya ile bütünleşme, özelleştirme, kuralsızlaştırma kavramlarından oluşuyordu.
Bir yağma programının önümüze konulduğunu anlıyorduk da bu kuralsızlaştırma sözcüğü veya kavramı da ne oluyordu, onu anlamamıştık.
Meğerse, saldırının ana sözcüğü kuralsızlaştırmaymış!
Meğerse, kuralsızlaştırmadan maksatları; milli/ulus devletin elindeki kuralları kaldırıp, milli devleti etkisizleştirerek, çok uluslu şirketlerin istedikleri gibi hareket etmesini sağlamakmış. Köpeksiz köyde değneksiz dolaşmakmış!
Sermayenin önünü açma, milli devletin önünü kapama işine; kuralsızlaştırma diyorlardı.
Uzatmayalım. 2008 yılında Amerika kriz ile karşılaşınca, küreselleşme sözcüğü gündemden kalktı.
Amerikan büyük sermayesi, ya da çok uluslu şirketler, ulus/milli devletler ile girdiği savaşı sürdüremez konuma gelince, küresellleşme stratejisi durdu.
Rusya ve Çin’in stratejik ortak konumuna gelmesi, Amerika ile Avrupa arasında, Pazar paylaşımı sorunları çıkması nedeniyle, Amerika’nın SSCB yıkılmasından sonra elde ettiği hegemonyanın çökmesine neden oldu.
Dünyanın iki büyük ulus devleti Çin ve Rusya Amerika’nın daha fazla genişlemesine dur deyince, dünyada da yeni dengeler oluşmaya başladı.
Dün Hindistan Pakistan’ı bombaladı. ABD Venezüella sınırlarına kuvvet yığmaya başladı. ABD savaş gemileri her gün Güney Çin Denizinde Çin’i tehdit ediyor. Amerikan ve İngiliz gemileri Karadeniz’de askeri tatbikat yapıyor. Rusya yeni silah sitemleri geliştirdiğini açıklıyor.
Ne dersiniz, çok uluslu ABD şirketleri yeni Pazar için savaşı göze alabilir mi?
Bülent Esinoğlu
[email protected]
ulusal.com.tr