Randomize, çift kör ve çok merkezli çalışma statin tedavisi alan yüksek kalp-damar hastalığı riski, yüksek trigliserit ve düşük iyi kolesterol değerleri olan 13078 hasta üzerinde yapıldı.
Hastaların yarısına günde 4 gram omega-3 yağ asidi yarısına ise mısırözü yağı verildi ve bunlar kalp-damar hasatlıklarına bağlı ölüm, ölümcül olmayan kalp krizi, ölümcül olmayan felç, koroner damar revaskülarizasyonu veya kalp ağrısı sebebiyle hastaneye yatış bakımından değerlendirildi.
Bu olayların sayısı 1384’ ü bulduğunda yapılan bir ara analizde omega-3 yağ asitlerinin mısırözü yağına göre bir faydası olmadığı ortaya çıktığı için planlanan süreden önce sonlandırıldı.
Bu olaylar omega 3 verilen grupta 785 kişide, mısırözü yağı verilen grupta 795 kişide, mide ve bağırsaklarla alâkalı yan etkiler omega 3 grubunda yüzde 24.7 mısırözü grubunda yüzde 14.7 oranında görüldü.
Buna göre, statin tedavisi alan ve yüksek kalp-damar hasatlığı riskine sahip olan hastalara omega 3 verilmesinin mısırözü yağı verilmesine göre bir fark yaratmadığı, bu hastalara omega 3 yağ asitleri verilmesinin bir dayanağı olmadığı neticesine varıldı.
Omega 3 soframızdan giderek eksiliyor
Batı tarzı beslenmede omega 3:omega 6 yağ asitleri oranı ideal olarak 1:4 olması gerekirken 1:20′ nin de üzerinde çıkmıştır.
Bunun sebebi bir taraftan soframızda omega 3 yağ asitlerinden zengin yiyeceklerin azalması ve omega 6 ihtiva eden yiyeceklerin (özellikle de bitkisel tohum yağlar) artmasıdır.
Gelelim neticeye
BİR: Omega 3 besin desteklerinin bir etkisinin görülememiş olması bu yağ asitlerinin besinlerle belirli bir kompozisyon içinde alınmamış olmalarına bağlı olabilir.
İKİ: Omega 3 yağ asitleri sağlıklı olmak, hastalıklardan korunmak için elzem olmakla beraber bunların gıdalarla alınması daha doğrudur.
ÜÇ: Vitamin, mineral, yağ asidi, antioksidan… gibi tek bir besin ögesi üzerinden sağlık olmaz. Beslenme bir bütün olarak ele alınmalıdır.
Kaynak: https://jamanetwork.com/journals/jama/article-abstract/2773120