Bu kriterlere muvafık Zatı Muhterem Yunus Emre’dir. Bezmi elestte ezeli vuslatın aşkıyla dünyaya teşrif eden Derviş Yunus maddiyatı aşmış, manevi deryada sevgi olup her dem gönülleri coşturmuştur.
Söz vardır savaş keser, söz vardır baş keser. Söz vardır gönül tarlasına inci eker
Söz vardır gönüllere nur yağdırır, Söz vardır sahibini gülistandan bataklığa kaydırır Söz vardır deniz derya olur akar, Söz vardır ağulu aşı bal yapar
Nur yüzlü gül sözlü Yunusum, bu aciz söze nasıl başlasın ki engin sevgini kavrayamamışken ve gönül devletini kuramamışken. Arşı titreten ve cihana
sığmayan engin sevgini hissedememişken, hissettirememişken.
Bugüne kadar senin için nice sözler söylendi, nice destanlar yazıldı, ağıtlar yakıldı.
Ne var ki biz yinede seni hakkıyla bilemedik. Yaratılandan ötürü engin sevgine eremedik. Senin can bahşeden muazzam atmosferinde dolaşamadık ve o ılık
iklimini teneffüs edemedik. Çiğ idik piştik elhamdulillah... sırrını bir nebze olsun
idrak edemedik. Arifsen gir bahceye gül koklamaya, cahilsen gir bahceye yolmaya.
O bahçene gül devşirmeye değil gül yolmaya girdik.
Biz aciz ve naçiz Yunuslar, azmettik ve and içtik. Senin firdevsinden ıtırlar koklamak ve bu narin gülleri senin gibi Yaratandan ötürü herkese sunmaya azmettik ve and içtik. Engin firdevs bahçenden toplamaya azmettiğimiz bu narin gülleri bâbı sâbâ rüzgarlarının fısıltılarıyla aslından uzaklaşan gönüllere deste deste sunmaya ahdettik
Sen ki bize cansın canansın Yaktığın meşale daima yansın.
Sen ki ilimsin hem irfansın Susuz sinelere çağlayansın
Derviş Yunus, eteğinde güneşi sürüklemiş, yakasına yıldızlar takmış, hayat sazının teline aşk mızrabını vurmuş ve âbı hayat çesmesi gibi dirlik vermiştir. Kâinatın damarındaki kan gibi kıvrım kıvrım kıvranmış her gönüle yeni bir renk, her toprağa
bir avuç kıvılcım atıp, lâle ile gül arasında yuva yapıp terennüm eden bülbülden şan ve figan dersi almıştır.