Emperyalist ülkelerin tarih boyunca izlediği yol; kendi menfaatlerini temin etmek için müdahale etmek istedikleri yerlerde yerel uyuşmazlıkları, ayrılıkçı hareketleri destekleyip kavgalar çıkarmak uluslararası camia olarak bilinen batı emperyalizminin başı ülkelere, sözde demokrasi ve özgürlük için müdahale etmesi gereken kaotik ortamlar yaratmaktır.
Emperyalist güçlerin kendi menfaatlerini temin etmek için oluşturduğu kaotik ortamların tarihte onlarca örneği vardır. Afganistan’ın ABD tarafından işgali, Irak’ta Saddam Hüseyin’in önce desteklenip sonra devrilmesi gibi.
“ Son günlerde kışkırtılan, ayrıştırılan, kavga ettirilen Hz. İbrahim’in neslinin yaşadığı bölge, Türk Milleti liderliğinde yüzlerce yıl huzurun hüküm sürdüğü coğrafyamızda yeniden sükûnun hüküm sürmesi için ne yapmalı sorusuna cevap bulmak gerekir.
Türk illerinin işgal edildiği, İslâm beldelerinin yerle bir edildiği ortamda, bu coğrafyayı yıkanlardan, kan gölüne çevirenlerden medet ummak en iyimser tanımla akla mugayir hareket etmektir.
Türk Milleti büyük davasına hizmet etmek için yeniden ve tam anlamıyla bağımsız olmak zorundadır. Ekonomik, askeri, siyasi bağımsızlığını elde etmek için doğru bir denge politikası gütmek zorundadır.
Son yıllarda gördüğümüz, keskin manevralar ile hareket edilen dış politikanın millî, akılcı, Türk Milleti’nin menfaatlerine uygun, sonuç alan bir dış politika olduğunu iddia etmek mümkün değildir.
Tüm komşularıyla, bölgemizde etkin olma çabasındaki tüm güçlerle kavga anlamsızdır. Ve kişisel hırslar sebebiyle ters düşmenin alternatifi; karaktersiz ve bilinçsiz şekilde batı liderlerinin önünde el pençe divan durmak değildir. Her iki tutum da binlerce yıllık Türk Dış politikasına yakışmaz.
Türkiye yaşam alanı olarak tanımlanan bölgede yapay ırklar ve kavimler oluşturma yönündeki oryantalist çabaları doğru teşhis etmeli ve “Türk Milleti” kavramının sadece kan bağı ile sağlanan ırkî bir tanımlama olmadığını net bir şekilde ortaya koymalıdır.
Wilson ilkelerinde ortaya koyulan mikro milliyetçiliğin ayrışmaya ve yok oluşa sürükleyeceği bilinmelidir. İnsanların bir arada olması millet olarak tanımlanması için üç bağdan sadece birinin yeterli olduğu bölgede anlatılmalıdır.
1- Aynı inanca sahip olmak,
2- Aynı dili konuşmak,
3- Aynı kanı taşımak.
Bunlardan sadece birisinin iki toplulukta aynı anda bulunması onları aynı milletten (Türk Milleti’nden) saymak için yeterlidir.
Türkiye Cumhuriyeti devletine yakışan başkalarının ortaya koyduğu senaryolarda yer almak değildir. Washington’un senaryosunun taşeronu olmak yerine Moskova’dan emir almaya başlamanın övünülecek bir yanı yoktur.
Onurlu, milli dış politika tek bir kişinin zamansız, yersiz, kontrolsüz çıkışlarının, söylemlerinin sürekli tevil edilerek yürütülemeyeceği kadar ağır, ciddi ve sorumluluk gerektiren bir vazifedir.
Türkiye kendi Ortadoğu tezini ve dayanaklarını açık şekilde ortaya koymalıdır. Sadece kırmızıçizgilerortaya koymak yeterli değildir. Kırmızıçizgidiye tanımlanan başkalarının yapmasını istemediğiniz eylemler listesidir. Önemli olan başkalarının ne yapacağı değil Türkiye’nin ne yapması gerektiği ve ne yapacağıdır. Biz Türk Milleti’nin evlatlarıyız. Yeryüzüne adaleti yaymak için yemin eden bir milletiz.
Türkiye, kendi yaşam alanlarındaki tüm sorunların çözümünde etkin garantör ülke olmalıdır. Adriyatik’ten Çin Seddine kadar uzanan coğrafyada ortak dilin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. Bu bölgedeki ülkelerin sınırları bölge insanları için belediye sınırları hükmünde olmalıdır.”(Yeniden Milli Mücadele Sayı: 542 Başyazı-Aykut Edibali)
Çözüm, milli kadrolar öncülüğünde Milli İktidar, Milli Devlet, Milli Politika. Milletimizin uyanması, milli iktidara sahip olması yöneticilerimizin basiretle hareket etmesi dilek, temenni ve duasıyla…