Avrupa Meme Kanseri Konferansında (European Breast Cancer Conference) sunulan bir araştırmada meme kanserinin erken bir işareti olan “duktal karsinoma in situ” (DCIS) için yapılan ameliyatların yarısının gereksiz olduğu bildirildi.Araştırma, 8 binden fazla hastanın 2 bin 500’ üne “mastektomi” (memenin tümüyle çıkarılması işlemi) uygulandığını ama bunların yüzde 49’ unda mastektominin gereksiz olduğunu veya hastalığın yaygınlığının belirlenemediğini gösteriyor.
Mastektomi yapılan kadınların hemen hemen üçte birine daha önce “lumpektomi” (memenin korunarak sadece tümörün çıkarılması işlemi) uygulandığı ama hastalığın yaygınlığı, olduğundan daha sınırlı sanıldığından ikinci bir girişimin gerektiği de araştırmadan elde edilen bir başka sonuç.
Bunun aksine mastektomilerin yüzde 21’ i ise tümörleri küçük olduğu için böyle bir müdahaleye gerek olmayan kadınlara yapılıyor.
Araştırmacılar bu verileri, binlerce kadına yanlış tedaviler uygulandığı, hastaneler arasında muazzam farklılar olduğu şeklinde yorumluyorlar.
Uzmanlara göre problem patolog ve radyoloğun hastalığın yaygınlığını tam olarak belirleyememesinden, bazen olduğundan yağın bazen de olduğundan sınırlı değerlendirmelerinden kaynaklanıyor.
Araştırmanın başı olan patolog Dr. Jeremy Thomas “Karşımızda çok kötü bir tablo var ve uygulamalar hastaneden hastaneye müthiş değişiyor” diyor:
“Bazı hastanelerde multidisipliner ekipler hasta için en uygun olan cerrahi tedavi seçeneğinin belirlenmesini sağlayan mamogram ve patoloji sonuçlarının detaylarına iyi bakmıyorlar.”
DCIS’ ın nasıl seyredeceğini bilmek mümkün değil
İngiltere’ de her sene 5 bin civarında kadına “duktal karsinoma in situ” teşhisi konuyor.
Duktal karsinoma in situda, non-invazif kanser hücreleri memenin süt kanallarını tutmuş bulunuyor ve tedavi edilmediğinde bunların yarısı kadarında invazif meme kanseri gelişiyor.
Bunların hangilerinin kansere dönüşeceği hangilerinin dönüşmeyeceği bilinemediği için de hepsine “kansere dönüşecek tümör” tedavisi yapılıyor ve tedavinin boyutları da tümörün büyüklüğüne göre belirleniyor.
Araştırma hastaneler arasında tedavi bakımından büyük varyasyonlar olduğunu ortaya koyuyor.
Bazılarında küçük tümürleri olan kadınlara mastektomi yapılmazken, diğerlerinde ise operasyonların yüzde 60’ ı mastektomiye gerek kalmadan çıkarılabilecek tümürler için yapılıyor.
Tedaviler hastaneden hastaneye değişiyor
Meme Kanseri Kampanyasının Başkanı Baroness Delyth Morgan da şunları dile getiriyor:
“Bu sonuçlar, DCIS teşhisi konan kadınlara uygulanan tedavilerin hastaneden hastaneye çok değiştiğini gösteriyor.
Oysa bu teşhisi alan tüm hastaların gittikleri hastanenin hangisi olursa aynı en iyi bakım ve tedaviyi almaları lâzım.”
DCIS, meme taramalarıyla teşhis edilen kanserlerin yüzde 20’ sini oluşturuyor.
Araştırmacılar “DCIS tedavisinin meme taramaları pratiğinin en tartışmalı kısmı” olduğunu ve tüm mastektomilerin yüzde 80’ inin lumpektomi ile çıkarılamayacak büyük tümörler için uygulandığını söylüyorlar.
Gelelim neticeye
BİR: Meme taramaları ile kanser teşhisinde büyük bir artış olduğuna, bazı kadınların bu sayede hayatlarının kurtulduğuna hiç şüphe yok ama bu teşhislerden zarar gören kadınları da hesaba katmak gerekiyor.
İKİ: Erken teşhis edilmedikleri takdirde hiç zarar vermeyecek olan kanserlerin “aşırı teşhisi” ve bu teşhise göre mecburen uygulanan kemoterapi, radyoterapi ve cerrahi girişimlerin (aşırı tedavi) riskleri ve kanser teşhisinin yarattığı gereksiz stres yabana atılacak bir şey değil.
ÜÇ: Kanserin erken teşhisi ile uğraşıldığı kadar bunun neden arttığı üzerine yoğunlaşılsa, kansere sebep olan risk faktörleri ortadan kaldırılmaya çalışılsa daha doğu olmaz mı?
DÖRT: Netice şu ki doktorların da kadınların da işi zor vesselam.