İnsan; doğanın, tarihin, toplumun armağanıdır.
Ondört milyar yıl eskiye gidersek güneşten bir parçayız.
Güneşi, ışık ve ısıyı, rüzgarı-yeli, gökkuşağını, karaları, denizleri, binbir çiçekleri, kokudan, tatlara, acıdan ekşiye bu evrende ne varsa hepsini-herşeyi barındırıyoruz belki de bünyemizde, ruhumuzda..
Beyinlerimiz yaşlanınca bir ömür içindeki çoklu hayatların bir bileşkesi olmaz mı? Romanlık ve öykülük nice güzel hazineler barındırmaz mı büyük beyinler..?
Her insanda bilimsel araştırmacılık ruhu vardır.
Her insanda sanatsal yaratıcılık yetisi de vardır.
Altmışbeşlik ve daha ileri delikanlılarımızdaki bu yaratıcılıkları bir gözleyelim.
Kimbilir ne güzel, ne ilginç öyküler dinleriz..
İşte size unutulmaz bir öykü;
İki besteci dost; Şoştakoviç(1906-1975) ile Necip Kazım Akses(1908-1999).
Geliş-gidiş bir aylık bir Leningrad- Moskova tren yolculuğu yaparlar.
Vagon tekerleklerinin sesleri onların olağanüstü güçlü iç seslerini bastıramaz.
Moskova’da birlikte unutulmaz besteler yapmışlardır.
Örneğin; okuyalım Hemingway’i..İhtiyar Balıkçı romanını..
Doğa ve yaşam zorluklarına direnişin simgesidir bu kitap, Tıpkı Şostakoviç’in yirminci yüzyılın, devrimin ve direnişin en büyük bestecisi olması gibi..
Büyük bilimsel beyinler belki daha çok konunun uzmanlarınca bilinir, ama büyük sanatsal kafalar halk tarafından daha çok tanınır.
Tolstoy, Nazım, Gorki, Sabahattin Ali belki Newton’dan, Feza Gürsey’den, Cahit Arf’tan daha fazla insanca bilinir, sevilir..
Sanatın insan sıcaklığı daha çok sarar kitleleri de ondandır bu..
Yaşlı kadınlarımızla, ihtiyar adamlarımızı daha çok dinlersek sanatımız da-bilimimiz de ve yaşamımız da daha güçlenecek, daha zenginleşecektir.
Bunun bir istisnası belki çıkarcı politikacılar olabilir..
Sesi veriminden yüksek siyasetçileri bir yana bırakıp, diğer yaşlı ve ihtiyar insanlarımızın yaşam bilgeliğini dinlemek, yazmak ne güzel zevk..ne büyük toplumsal hizmet..
Sevgiyle ve üretkenlikle kalın sevgili Dostlar..