Varlığımız ve Geleceğimiz İçin Asıl Tehdit Askeri Midir?

Seçimler iyisi ile kötüsüyle sonuçlandı. Artık seçim tartışmalarını bir kenara bırakıp, Batı ve Amerika’dan ülkemize yönelen tehditlere odaklanmamız gerekir.

AKP’nin Yerel Seçimlerde, Beka Sorununu seçim malzemesi olarak kullanmış olması hem AKP adına hem de Türkiye adına yanlış olmuştur.

Muhalefetin, beka sorununu, Erdoğan sorununa dönüştürmesi de Türkiye adına yanlıştır.

Tehditler somut ve gerçektir.

Atlantik üzerinden varlığımıza gelen tehdit öyle büyük ve tehlikeli ki, bunu ne yalnızca AKP karşılayabilir ne de tek başına CHP ve diğerleri önleyebilir.

Bu sebepten, gelen tehditleri ne çarpıtmak ve tehlike yokmuş gibi algılamak, ne de tehlikeyi hafife almak olmamalıdır.

Varlığımıza ve geleceğimize olan tehdidin Atlantik üzerinden geldiğini görmek gerekir. Tıpkı Osmanlının son günlerinde olduğu gibi varlığımıza tehditler her geçen gün yükseliyor.

Bildiğiniz gibi; Osmanlının, gelen tehditler karşısında zaafa düşmesi büyük ölçüde iç cephedeki dağınıklık ve ekonomik zaaftan ileri gelmiştir.

Eğer tarihten ders çıkaracaksak;

İktidar ve muhalefete düşen birinci görev; birbirlerini düşman olarak görmek yerine, kendi iç kavgalarımızı bir yana bırakarak dış tehditler karşısında aynı duruşu sergilemeliyiz.

Gelen tehditlerin niteliğine bakarsak, tehditler hem askeri hem de ekonomiktir.

Askeri tehditler çok önemli olsa da asıl bizleri kokutan dolar üzerinden ekonomik tehditlerdir. Hem askeri hem ekonomik tehditlerin bir kısmı uygulanmaya konmuştur.

Savunmanın temel ilkelerinden birincisi; millet iradesini sağlam tutmaktır. İrade elden çıkarsa ülke elden çıkar. Kendini savunma iradesi olmayan bir ülkenin yanında da hiçbir ülke olmaz.

Dış ittifaklardan da daha öncelikli olan ittifak, içeride ortaya konulacak ülkeyi savunma iradesidir. Erdoğan’a veya laiklere karşı olacağım derken, ülkenin savunma iradesine karşı durmamak gerekir.

Ekonomik savunma dolara karşı verilecek savaş içinde olacaktır. Dolara karşı savunma için öncelikle direnme ekonomisi uygulamak gerekir.

Direnme ekonomisi için milletin fedakarlığı şarttır. Bu da halkın iradesi ile olur. Savaş var katlanacağız demesiyle olur.  “Siz bozdunuz siz düzeltin” diye yeniden iktidar kavgasına girersek, iktidar kaybeder ama ülke de kaybeder.

Ekonomik savaşın birinci basamağı ülkedeki iki para sisteminden tek para sistemine geçişe bağlıdır.

Dolar bizim paramız olmadığından, ekonomiye karşılık gelen paranın ne kadarı dolar olacak ne kadarı Lira olacak belirlemek imkansızdır.Bu koşullarda üretimde yeterli olmadığından enflasyon kontrol edilememektedir. Hele size karşı dolar silahını kullanan birileri varsa.

Direnme ekonomisi ve dünyadaki dengelerin yerli yerine oturduğu zaman geçene dek, yeniden yabancı paraların denetimi gerekir.

Doları özgür bırakırsak, önce ekonomik bağımsızlığımızı sonra da ülkenin varlığını yok ederiz.

Bizim içinde bulunduğumuz coğrafya Hollanda’ya benzemez. Paranın ekonomik ve siyasi bağımsızlığı nasıl etkilediğini Avrupa Birliğindeki çatırdamalardan çok iyi görüyoruz.

Doların denetim altına alınması konusunda muhalefet iktidarı ikna etmelidir. Gariban çiftçimizin Amerikan tarım tekelleriyle rekabet etmesi imkansızdır. Tarımda çok uluslu Amerikan tekellerinin ortaya koyduğu sözde piyasa kurallarını bir kenara koymak gerekir.

Ekonomimizi Amerikan ekonomisi ile bütünleşik tutacağız derken, ülkemizi Dolar yüzünde kaybetmeyi kimse göze alamaz.

Şimdilik Swap Uygulamaları ile doları gizli yollardan denetime alma uygulaması da bir süre sonra işlemez olur. Açıktan Kambiyo Sistemine geçmek Direnme Ekonomisi için gereklidir.

Vatansız burjuvazi bu fikirlere fakirliğimi paylaşacağız diye karşı çıksa da bu onların rahatından ve zenginliğinden vaz geçmeme beyanı olacaktır. *

Ülkenin varlığı ve geleceği için kendi paramıza, kendi dilimize, kendi kurallarımıza göre hareket edersek, gelecekte de var olabiliriz.

*Doların özgürleşmesi sırasında vatansız burjuva bak ne güzel oldu dolar karaborsadan çıktı diye propaganda yapmıştı. Şimdi geldiğimiz dolar kumarhanelerine göre, o zamanki karaborsamız masum kalır.

Bülent Esinoğlu
[email protected]

YORUM EKLE