Neo liberalizmin iki temel ilkesi vardır. Birincisi yerinden etmek ikincisi ise akışkanlık ilkesidir.
Birincisi yani yerinden etme; hiçbir işin ve mesleğin güvence altında olmaması yaşam riskinin olağanüstü artmasıdır. Korkuların artması ve Korku Toplumuna doğru gidiştir.
Akışkanlık, sermayenin ve ürünlerin serbest dolaşımıdır.
Yaşam riskinin artması, işimi kaybederim, aşımı kaybederim korkusu toplumun tüm kesimlerini etkisi altına alır. Türkiye özelinde söylesek; genç işsizlik %26,7’dir.
Tüketim kültürünün içindeki bu işsiz gencin, sınıf bilincine varması hemen hemen imkansızdır. Çünkü tüketim dünyasının içinde çare arar.
Egemen çevreler riskleri satın aldığından böyle bir korkuları yoktur.
Neoliberal ekonomik düzen içinde yaşayanların ağır riskler altında olması, onların kimliklerinin de belirlenmesinde en önemli etkendir.
Riskler eşit bölüştürülmediğinden, servet tepede birikir, riskler dipte.
Dipteki kişi, kendini güvenceye almak için bir topluma yaslanmak yerine, cemaate yaslanır. Riskleri azaltmak, sorumluluğu ortadan kaldırmak için cemaat sığınılacak bir yerdir. Cemaatin bir üyesi olmak da bir statü sahibi olmak gibi değerlendirilir.
Risklerin çoğalması ya da tehditlerin yükselmesi kişinin tedbirler geliştirmesini zorunlu kılar. Güvenlik duygusu her şeyin üzerinde olduğundan, kişi kendi güvenliğini yani işini sağlama almak için herkesle savaşmak zorundadır. Herkesin herkesle savaşı…
Kimlik bu mücadelenin içinde belirlenir. Tüketimin yarattığı kimlik siyaseten ve karakter olarak oynak bir kimliktir. Siyasette oynak bir siyasettir. İlkesiz bir siyasettir.
Öte yandan üretimi öncelemek toplumu öncelemektir. Ve milli ya da ulusal kimlik toplumdan sonraki duraktır.
Oysa tüketim toplumunda, tükettiğin kadar kimliğe ve statüye sahip olursun. Sahip olduğun araban, ne kadar lüks ise senin kimliğin ve statün de o derece yukarıdadır.
Üretim ekonomisini savunmak, üretimin içinde belirlenen tertemiz ilişkilerin savunulmasıdır. Üretimin yarattığı kimlik, üretken pozitif bir kimliktir.
Bu yazıyı işsizliğin hızla yükseldiği ekonomik krizin derinleştiği bir dönemde yazmamın sebebi; işsizliğin sosyal bir sorun olmasına karşın neden kişilerin örgütlenme bilincine ulaşamadığına vurgu yapmak içindir.
Bu kadar çok işsiz ve güvencesiz insanımız varken acaba İşsizler Derneği diye bir dernek var mıdır çok merak ediyorum.
Ama ülkemizde Yaşlı Hollandalılar Derneği olduğunu bilmek bana ağır geliyor.
Bülent Esinoğlu
[email protected]
ulusal.com.tr