USA’ nın, dünyanın tıpta ve teknolojide en ileri ülkesi olduğuna itiraz edecek bir Allah’ ın kulu çıkabileceğine ihtimal vermiyorum.
Gel gelelim, Amerikan halkının bu gelişmişlikten ne derecede istifade ettiğine baktığımızda işin rengi değişir.
USA’ da her sene kişi başına yapılan sağlık harcaması OECD ülkeleri içinde ikinci sırada yer alan İsviçre’ ye göre yüzde 28 fazladır ve bu rakamın 2017′ de 10 bin $’ ın üzerinde olduğu hesaplanmıştır (1).
Bu büyük harcamalara karşılık beklenen hayat süresi bu ülkede üç seneden beri düşmektedir (2).
Birkaç ay önce yapılan bir Gallup araştırmasında Amerikan halkının en nefret ettiği sektörün “ilaç endüstrisi” çıkması da meselenin sebebi hakkında fikir vermektedir (3).
Amerikan Sağlık Sisteminin içyüzünü bundan 10 sene evvel “Adamın Biri Doktora Gitmiş… Gidiş O gidiş!” isimli kitabımda yazmıştım. (4).
Gelelim neticeye
Buradan da anlaşılacağı üzere parayla saadet olmadığı gibi parayla sağlık da olmuyor!
***
Serdar Turgut’un Habertürk’ teki “Türkiye’ nin sağlık sistemi Amerika’ nınkinden çok daha iyi” başlıklı yazısı:
Amerika’yı filmlerden, dizilerden tanıyanlar mutlaka başlığı okuyunca “Haydi canım olur mu öyle şey” diyeceklerdir mutlaka.
ABD gelişmiş ülkeler arasında devletin vatandaşlarına sağlık hizmeti garantisi sağlamadığı tek ülke.
Yanlış anlaşılmış bir sosyalizm korkusu ve aşırı para kazanma hırsı nedeniyle kamu, sağlık sektörünün tamamen dışında tutulmuş ve her şeyi piyasa çözsün denilmiş.
Tabii kendi haline bırakıldığında piyasanın hiç bir şeyi de çözeceği yok bu da kimsenin umurunda değil.
Aksine piyasa sağlık sektöründeki sorunları çözeceğine tüm sorunları daha da abartmış ve insanlar sağlıksız çalışan piyasa düzeninin elinde oyuncak edilmişler.
*
Amerika’da işsizlik oranı son 50 yılın en alt düzeyine indi. İşsizlik oranı sadece yüzde 3.5.
İnanılmaz derecede güçlü bir ekonomik yapı var, neredeyse her yerden para fışkırıyor.
Silahlara yüz milyonlarca doları rahatlıkla yatırıyorlar ama iş devletin vatandaşına sağlık garantisi vermesine geldiği anda “Para yok”deniliyor. Vatandaş da bu inanılmaz durumu kabul etmiş gibi davranıyor.
*
İşin daha da tuhafı burada sağlık eğitimi çok düzeyli, biotıp mühendisliği çok üst düzeyde, araştırma ve buluşlar devamlı sürüyor.
Ellerinde çok iyi doktor ve tıbbi cihaz olduğu halde bunları vatandaşa nasıl götüreceklerini bilemiyorlar.
*
Türkiye ile ABD sağlık sistemleri arasında karşılaştırma yapmak da aslında pek mümkün değil. Çünkü burada henüz ortada bir sistem yok. Sağlıksız çalışmakta olan bir piyasa düzeni ve bunun içinde kendi açgözlü çıkarları peşinde koşan yüzlerce oyuncudan oluşuyor burada adına sistem denilen şey.
Türkiye’de ise her düzeydeki insana bir şekilde sağlık sistemine ulaşma imkanı getirilmiş durumda. Tabii bazı durumlarda kalite sorunları ve uzun bekleme gibi sorunlar var ama emin olun bunlar Kanada’da da aynen var. Türkiye bu zor koşullarına rağmen vatandaşının sağlığını kesinlikle ABD’den daha fazla düşünmekte.
*
Yaklaşan seçimde Demokrat Parti‘nin önde gelen adayları bu sağlık düzenini radikal biçimde değiştirmeye kararlı gibi görünüyorlar.
Piyasayı devreden çıkarıp devlete devretmeye kararlı gibiler. Bu ABD’nin şu andaki bütçe sistemini tamamen değiştirecek büyük bir adım olur gerçekleştirilirse.
Ayrıca trilyonlarca dolar harcanması gereken bir işlem de olur bu.
Açıkçası bunun yapılabileceğine hiç inancım yok.
Başta doktorlar ve sigorta kuruluşları olmak üzere bunu yaptırmamak için var güçleri ile çalışmaya başladılar zaten.