Modern tıpta, statin sınıfı ilaçların kolesterol sentezini baskılayarak aterosklerozu yani bu hastalıkların temel sebebi olan damar sertliğini azalttığı ifadesine “mukaddes kitap lâfzı” muamelesi yapılır.
Expert Review of Clinical Pharmacology isimli tıp dergisinde yayınlanan bir makalede ise bu görüşe karşı çıkılıyor ve statinlerin bu inanışın tam aksine koroner arterlerdeki kalsifikasyonun sebebi olabileceği ve bir mitokondri zehiri etkisi gösterebileceği iddia ediliyor.
Statinlerin etkisiyle “ko-enzim Q10” ve “heme A” yapımının baskılanmasının ATP oluşumunda da azalmaya yol açacağı ve bunun sonucu da kalp kası ve kan damarlarında kas fonksiyonlarının bozulacağı bildiriliyor.
Makalede “statinlerin aterosklerozu artıracağı” iddiasına destek olarak sunulan başka deliller de var:
BİR: Statinler, arterleri kalsifikasyonundan koruyan matriks Gla-protein aktivasyonu için ko-faktör olan K2 vitamini sentezini de baskılıyorlar.
İKİ: Statinler, peroksidatif stresi baskılamayı sağlayan glutatyon peroksidaz gibi selenyum ihtiva eden proteinlerin sentezini de engelliyor.
Seleno-protein sentezinin bozulması, selenyum eksikliği ile beraber görülen dilate kardiyomiyopitlere benzer şekilde konjestif kalp yetersizliği için bir etken olabilir.
Araştırmacılar, bu bilgilerin ışığında modern dünyanın başının belâsı olan “kalp yetersizliği ve ateroskleroz epidemisinin yaygın olarak kullanılan statin sınıfı ilaçlarla paradoks olarak daha da kötüleşebileceğini” vurguluyorlar ve “statin tedavi kılavuzlarının yeniden değerlendirilmesi” tavsiyesinde bulunuyorlar.
Gelelim neticeye
Statinlerin etki mekanizmasını bilen bir hekimin hastalarına statin sınıfı ilaçları yazması mümkün görmüyorum.
Yazanlar “üstün cesaret madalyasını” yüzde 100 hak ediyorlar.