Nizalaşmadan, hırlaşmadan, fitne, fesat ve huzursuzluktan keyif alan, nemalanan insanlar var bu toplumda.
Huzur bozulduğunda, düşmanlaşma, cepheleşme hasıl olduğunda gizli gizli keyiflenenler var.
Malum Ak Parti ile cemaat karşı karşıya geldiğinde, Ergenekon ve balyoz davalarının meşhur avukatı, televizyon ekranında mealen şunları diyordu: “Cemaat ile partinin kapışması bana keyif veriyor. Hanıma dedim ki, “Getir çekirdek çitleyelim, keyfini çıkaralım.”
İşte insanoğlu bu kadar cahil ve zalim…
Evet, mensubu bulunduğu, vatandaşı olduğu bir toplumun iç huzursuzluğundan, kavgasından keyif alan bir haletiruhiye…
Şunu hesaplamıyor ki, her ne kesiminden olursa olsun doğacak herhangi bir nizalaşmanın hasıl edeceği depremler, bunun keyfini çıkarma derdinde olanlar da dahil olmak üzere topyekun toplumun tümünü etkileyecektir. Onun için İslam, bir hassasiyet iklimi oluşturuyor;
“Mü’minler ancak kardeştirler. Onun için (her hangi bir anlaşmazlıkta) kardeşlerinizin arasını düzeltiniz ve ALLAH’a karşı gelmekten sakının ki size rahmet edilsin. (Huccurat:10)
“Sizden herhangi biriniz şahsı için arzuladıklarını mü’min kardeşleri için de arzulamadıkça, îmân etmiş olmaz.” (Hadis)
“Birbirlerine acımakta, birbirlerini sevmekte ve birbirlerine şefkat göstermekte, müminlerin bir vücut gibi olduklarını görürsün. Bu vücudun bir uzvu muzdarip olduğu takdirde diğer kısımları da uykuyu kaybedip ateşler içinde onun ızdırâbını duyarlar.” (Hadis)
Ne diyelim, bu hakikate kulak tıkayanlar, sırt dönenler, şeytanın adımlarını takip ediyorlar demektir.
Peki, bu insanların temel derdi ne?
Hakikatin anlaşılmaması, ideolojik egemenliklerinin sürmesi, ihtilafları körüklemek suretiyle muhalifi olduğu insanların/toplulukların rüzgarını zayıflatmak, gidermek, toplumsal itibarlarını düşürmek, bundan istifade ile politik mevzi edinmek...
Bunların ekserisi de, haktan gözüküp, dürüst, adil, hakperest fotoğraf verenler. Konuşurlarken haktan hukuktan bahis ederler. Dinleyenleri tumturaklı, yaldızlı cümlelerle ve hitabetle etkilemeye çalışırlar. Söylemlerinde hep ‘vatan, devlet, millet’ vurgusu vardır. Halbuki dikkatle dinlerseniz, izlerseniz kalplerindeki marazın çıktılarını müşahede edersiniz.
Onlar için ülke ve toplumun selameti ancak kendileri ile kaimdir. Kendi dışındakilerin hepsi zararlıdır.
Bugün bunun semeresini devşiriyorlar. Hükümetin anti FETÖ rüzgarını arkalarına alarak toplumda ince bir algı oluşturmaya çalışıyorlar. Ve ne yazık ki bu rüzgara en güçlü desteği de Ak Parti taraftarları veriyor. Hâlbuki hesaplamadıkları çok acı süreçlere yelken açıyorlar.
Çoğunluğunu eski, yeni sol Kemalistlerin, din karşıtı elitistlerin, görüntüde milliyetçi, muhafazakar resim verip, günlük çıkarlarına odaklananların oluşturduğu bu cenah her gün konuşmalarıyla, yazılarıyla bu fitneye, bu hengameye odun taşımaktalar, ateşin sönmemesi için daha fazla harlatmaktadırlar.
Onlar için fetö, metö, etö sadece hedefe vasıl olmak için kullanılan aparatlardır. Asıl gaye, Müslümanların hak, adalet, eşitlik, dürüstlük, eminlik iddialarını boşa çıkartmak, aslında tam aksi Müslümanların ne kadar gayri adil, eline imkan geçince ne kadar zalimleşebileceklerini, darbe yapabileceklerini, hırsızlık yapabileceklerini, yolsuzluk ve rüşvet illetine düşebileceklerini cümle aleme ispat etmektir.
Bunların genel özelliklerini şöyle sıralamak mümkün:
-Sürekli yalana kulak kesilir, yalana ve yalancıya iltifat ederler.
-Konuştuğu/ konuşacağı zaman daima sözün en kötüsünü konuşurlar.
-Toplumda fitne ve düşmanlık çıkarmak konusunda birbirleriyle yarışırlar.
-Kazandıklarının helal ve haram olduğuna bakmazlar. Helal ve haram arasında muhayyer kılındığında haramı tercih ederler.
-Sizi dinlediği zaman daima sözünüzün içerisinde en olumsuz şeyleri öne çıkarırlar.
-Önüne iki seçenek koyarsanız kötü olanını kabul ederler.
-Bir günaha, bir sevaba davet edildiklerinde, ısrarla günaha meylederler.
İşte bu değer yıkıcılığa karşı uyanık olmaları beklenenler de bunların komuta merkezinde bulunduğu ve bilinmez bir menzile doğru hareket ettirilen trene biniyorlarsa o zaman haliyle bize de “et de kokmuş, tuz da…” demek kalıyor.
Türkiye’deki İslami cenahta bir akıl tutulması yaşanıyor. Müslümanlık derdinde ve iddiasında olup da tam da İslami yaşamı dinamitlemek için mevzi kurmuş olanlara mermi taşımak gibi bir şey…
Bir defa Ak Parti kadroları oturup şu muhasebeyi ciddi ciddi yapmaları gerekiyor; "İktidarlarını korumak uğruna neleri feda ettiklerini, neleri hükümsüz bıraktıklarını?"
Bu sosyal tablodan Müslümanlık adına olumlu bir gelecek beklentisi olanlara hayret ediyorum. Kusura bakmasınlar, bu haletiruhiyelerini şu şekilde tevil edebiliriz;
Ya inatçı zorbalar gibi gerçeği ve hakikati bilmelerine rağmen dünyalık endişelerle hakkın üzerini örtenler…
Ya da bilmekle birlikte bunu hikmet süzgecinden geçirip tefekküre dönüştüremeyenler…
Ve yahut siyasi ve ırkı asabiyenin galebe çaldıkları…
Hangisi olursa olsun zihnimde berraklaşan kanaat şu: Evet gizli bir trol ordusu değer dünyamızı torpilliyor. Nefislerine yenik düşen iktidar tutkunları ise sadece dünyalarını koruma ve kollama derdindeler.