ANKARA (AA) - ŞULE ÖZKAN - İngiltere'de Müslüman ve göçmenleri hedef alan aşırı sağcı protestolar 30 Temmuz’dan bu yana sürerken, eylemcileri sokağa döken isimlerden Tommy Robinson'ın İsrail yanlısı örgütlerle kurduğu finansal bağ dikkati çekiyor.
AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, İngiltere’deki aşırı sağcıların lideri olarak bilinen Tommy Robinson, daha önce İsrail yanlısı gruplardan defalarca mali destek aldı ve İsrail'in Gazze'deki saldırılarına arka çıkan açıklamalar yaptı.
Gerçek adı Stephen Yaxley-Lennon olan ancak kamuoyunda Tommy Robinson olarak bilinen sağcı lider, 2009 yılında kurulan İngiliz Savunma Ligi ile İslam ve göçmen karşıtı PEGİDA'nın İngiltere şubesinin kurucuları arasında.
Robinson, yaklaşık 20 yıldır Birleşik Krallık’ın İslam tarafından ele geçirileceğine dair konuşmalar yapıyor ve Müslümanları tahkir eden açıklamalarda bulunuyor.
Göçmenlere ve Müslümanlara karşı nefret söylemini büyüten isimlerden biri olan Robinson, defalarca İsrail yanlısı örgütlerden destek aldığına ilişkin haberlerle gündeme geldi.
- İsrail yanlısı aktörler Robinson’a fon sağlıyor
The Guardian gazetesinin “Tommy Robinson'un arkasındaki gizli küresel ağ ortaya çıktı” başlığıyla yayınladığı bir haberde, Robinson'a mali destek veren grupların çoğunun İsrail’i destekleyen Amerikan sağı olduğu belirtiliyor.
Philadelphia merkezli düşünce kuruluşu Middle East Forum (MEF), Robinson’un en büyük sponsorlarından biri. MEF'in başkanı Daniel Pipes, The Times of Israel'e sadece Robinson'un yasal davasını savunan üç gösteri için yaklaşık 60 bin dolar harcadığını doğruladı.
İsrailli kurumlara sık sık bağışta bulunan ABD'li teknoloji milyarderi Robert Shillman, Robinson'un 2017 yılında Kanadalı sağcı bir medya sitesi olan Rebel Media tarafından ayda yaklaşık 5 bin sterlin maaşla işe alınmasına yardımcı olan bir bursu da finanse etti. Avustralyalı sağcı grup Australian Liberty Alliance da Robinson'un finansmanına yardımcı olduğunu belirtti ancak ne kadar olduğunu açıklamadı.
New York merkezli bir düşünce kuruluşu olan Gatestone Enstitüsü, Robinson'u savunan bir dizi makale yayınladı. Gatestone web sitesinde yer alan bir yazının başlığı "Hızlı Adaletsizlik: Tommy Robinson Davası" başlığını taşıyor. California merkezli bir düşünce kuruluşu olan ve kendisini "siyasi savaş okulu" olarak tanımlayan David Horowitz Özgürlük Merkezi (DHFC) de Robinson'u savunan bir dizi yazı yayınladı ve ABD'li siyasetçilere hitap etmesi için lobi faaliyetlerinde bulundu.
Hem MEF hem de Gatestone, kendini "ateşli bir siyonist" olarak tanımlayan ve Gatestone Enstitüsünü kuran Amerikalı Yahudi Nina Rosenwald tarafından finanse ediliyor. Bahsi geçen düşünce kuruluşları defalarca Batı'da İslam karşıtı duyguları körüklemekle suçlandı.
Tüm bu iddialar sosyal medyada paylaşılırken Robinson, 4 Ağustos’ta İsrail Kanal 13 televizyonundaki konuşmasnıda Filistin destekçilerini hedef aldı ve şunları söyledi:
“15 yıldır her yıl cihat saldırıları oluyor ancak 7 Ekim'den bu yana her hafta başkentimizin Hamas ve cihat yanlısı gruplar tarafından ele geçirildiğini ve bu grupların sokaklarımızda nefreti körüklediğini görüyoruz. Problem polisin bu kişilere karşı çıkmaması. Batı'daki ve Avrupa'daki insanlara şunu diyorum, 7 Ekim'den sonra 1400 Yahudi'yi öldürdükten, tecavüz ettikten ve yağmaladıktan sonra ne kadar cesaretlendiklerine bakın. Kendilerinden ne kadar emin olduklarına bakın. İsrail'den geçerlerse ne yapacaklarını düşünüyorsunuz? Eğer tüm Yahudileri öldürürlerse, savaşı kazanıp İsrail'i ele geçirirlerse, orada durmayacaklar. Doğrudan Avrupa üzerinden gelecekler, zaten Avrupa'dalar.”
7 Ekim’den bu yana İsrail’i savunan sosyal medya paylaşımlarına devam eden Robinson, X sosyal medya hesabından 12 Mayıs'daki paylaşımında şunları yazdı:
“Eğer İsrail düşerse, hepimiz düşeriz. 'Siyonist' diye benimle dalga geçmeleri zerre umurumda değil, evet ben bir siyonistim, Yahudi halkı için bir vatan olduğuna inanıyorum. Müslümanlar 55 ülkeye sahip olabiliyorsa, Yahudilerin neden 1 tane sahibi olmasına izin verilmiyor? Ayrıca İsrail'in kendini savunma hakkına da inanıyorum. İşi bitirin çocuklar, Hamas'ı yok edin.”
Robinson, 29 Temmuz'da olayların başladığı saldırının ardından İngiltere'yi terk etti ve basında Güney Kıbrıs’ta tatil yaptığı görüntüler ortaya çıktı. Hala sosyal medyada paylaştığı videolarla aşırı sağcı sokak şiddetini körüklemeyi sürdürüyor.
İngiltere'de ırkçılık ve İslamofobinin artışında medya ve siyasilerin söylemleri gibi pek çok neden olduğu belirtiliyor. Ülke genelinde meydana gelen ayaklanmalar sadece Robinson'dan kaynaklanmasa da kendisi Müslümanlara ve göçmenlere karşı şiddetin artmasında önemli bir rol oynamakla suçlanıyor.
- Olaylar nasıl başladı?
İngiltere'nin Southport kentinde 17 yaşındaki saldırgan, 29 Temmuz'da 3 çocuğun öldüğü, 8'i çocuk 10 kişinin yaralandığı bıçaklı bir saldırı gerçekleştirdi.
Sosyal medyada saldırganın kimliğiyle ilgili yayılan spekülatif haberler sonucu 30 Temmuz'da Southport'taki aşırı sağcılar polisle çatışarak Southport İslam Toplumu Camisi'ne taşlı saldırı düzenledi. Burada polisle de çatışan aşırı sağcılar, çok sayıda polisin yaralanmasına neden olurken polis minibüsünü de ateşe verdi. Southport'taki olaylar nedeniyle 53 polis ve 3 polis köpeği yaralandı, 5 kişi gözaltına alındı.
Aşırı sağcı şiddet olayları, 2 Ağustos'ta ülkenin doğu kıyısındaki Sunderland'e sıçradı. Kentteki Masjid-e Anwaar-e Madinah Camisi'nin dışında toplanan aşırı sağcı kalabalık polisle çatıştı. Kalabalık, kentteki polis karakolunu ateşe verirken bazı kamu kuruluşlarını da yakmak istedi. Yaşananlar nedeniyle 3 polisin yaralandığı kentte 10 aşırı sağcı yakalandı.
Sunderland'le aynı gün Hartlepool, Liverpool, Glasgow ve Dover'de de aşırı sağcılar, kent meydanlarında ve camilerin önlerinde toplandı.
3 Ağustos'ta Bristol, Hull, Blackpool, Stoke-on-Trent ve Blackburn'ün de aralarında bulunduğu yaklaşık 20 İngiliz kentiyle Kuzey İrlanda'nın başkenti Belfast'taki 4 farklı noktada aşırı sağcılar sokaklara indi. Bu kentlerde göçmenlere ait iş yerleri, camiler, polis araçları ve çevik kuvvet memurlarına saldıran 92 aşırı sağcı gözaltına alındı.
4 Ağustos'ta Weymouth, Middlesbrough ve Rotherham kentlerinde toplanan aşırı sağcılar, yine göçmenleri ve Müslüman toplumu hedef aldı. Rotherham'da düzensiz göçmen ve sığınmacıların tutulduğu otelin önünde bir araya gelen aşırı sağcılar, binaya taş, sandalye attı.
Bu kentlerde aşırı sağcılar, karşıt görüşlü gruplar, dini ve ticari yapıları korumaya çalışanlarla da karşı karşıya geldi. Özellikle Hull ve Stoke-on-Trent'te iki aşırı sağcının bıçaklandığı haberi, olayların şiddetlenmesine neden olurken polis, bu haberlerin yalan olduğunu duyurdu. Blackpool ve Manchester'da eylemlerin sona ermesi çağrısı yapan polis, yeniden toplanmayı da yasakladı.
İngiltere'de 30 Temmuz'da başlayan ve daha sonra ülke geneline yayılan aşırı sağcı şiddet eylemleri sürerken, polis halihazırda 400'den fazla kişinin gözaltına alındığını açıkladı.