From Monkey, To Monkey; El Cevap: Hiç

Elon MUSK, Neuralink şirketinde maymun beynine çip takıyor, maymun zihin kontrolüyle saatlerce bilgisayar oyunu oynamayı başarıyor, dünya devletleri maskara gibi aşı savaşları sürdürüyor. Düz mantıkçı yüzeysel zihniyetler komplo teorilerini sevmese de, üst veya derin akıl, bir yandan korku maksimizasyonu yapıyor, bir yandan yaşam şartlarını zorlaştırarak virüsün yayılmasını zorlaştırıyor(muş gibi yapıyor((…((

Bir yandan devletler çifte standart uygulamalarla tedbir kasıyorlar bir taraftan vakalar artmaya devam ediyor. Önce hastalık korkusu verilen cümlenin HEMEN peşinden aşı haberleri veriliyor. Korkuyor musun, o halde aşı al ve ol ve öyle öll. Bir yandan aşıların bin bir güvensizliği konuşuluyor, aşıların da evrimsel süreci olduğu yazılıyor, bir yandan da ROBOTLARIN GEREKSİZ HALE GETİRDİĞİ MİLYARLARCA İNSAN YIĞINI nı sorun gören ve BİR ŞEKİLDE ÇÖZMEYE ÇALIŞAN üst akılın ikilemleri. Nereye mi gidiyoruz, dedim ya başta, “from monkey, to monkey…

Hiç!

Mevlânâ söylemişti. El Cevap: Hiç!

Maymundan geldiysek, maymuna dönerek ringi tamamlıyoruz….

Şimdi ikinci alt başlığımızı yazalım:

Bilimin Bildiğinin Bilinmeye Başlamasıyla Bizlerin Benliği:

Değerli okurlarım, hiç bir zaman bir önceki yıl kadar İNSAN kalamayacağımız kesin. Bunu her zamanki gibi en başa yazıp iğneleyelim. Her birimiz her geçen yıl, bir tik daha robotikleşiyor ve sanallaşıyor. Bu aslında fiziksel metabolizmanın gittikçe enerjisel varlıklara doğru bir evrimsel dönüşüm sürecidir. Bu iyi mi kötü mü bilemem. Bilimin bile uzun vadede bilebileceği durum. Yaşayıp göreceğiz. Bu süreçte, organik doğal ve önemli ölçüde duygusal insan formunuzun keyfini çıkarmak, son kertede en pragmatistçe olanı. Aksi halde ömrünün yüzde ellisini cep telefonu ekranına yapışmış geçirmekte olan doğallığımızdan bile 30 yıl içinde eser kalmayacağı kesin.

Hz. Google’a şu cümleyi yazdım ve enter tuşuna puş ettim)): “maymuna çip taktılar zihin kontrolüyle oyun oynadı.

Bana verdiği cevap: “9 yaşındaki Pager adlı maymun, düşünce gücüyle video oyunu oynamayı başardı. Musk, beyin çipi sayesinde gelecekte felçli hastaların düşünce gücüyle kaslarını hareket ettirip yürüyebileceklerini savunuyor.

Şimdi bir zamanlar aşı ile herkese çip takacaklarmış komik ve ultrafobik söylentisine karşı, bir takım düz ve takoz kafalar cevaben “senin beynine çip niye taksınlar, yurdum insanın beyninin bile bir çip kadar kıymeti yok, gidin işinize” diyorlardı. Bu düz ve takoz kafalar en geç, 20-30 yıl içinde herkesin deri altı çiplerini takmış olacağını tahmin edemiyorlardı.

Şu an piyasada bulunan aşıların orta vadede hatta (bir insan ömrüne göre) uzun vadede DNA (deoksiribo nükleik asit) dizilimimiz üzerinde hangi bağları çözeceği, hangi genleri gevşetip / yaygınlaştırıp hangilerini azaltacağını biiiileeemiiiyoooruuzz. İşin daha vahimi, bu agnostik süreci aşıyı üretenler de bilmiyor. Şu anki durum, şu anki durumu kurtarmaktan ibarettir.))))

From Monkey, To Monkey!

Maymundan gelinme olayını diğer küçük dinlerin çoğu kabul etmiyor gibi görülse de paragraf aralarından ışık yakılmaya başlandı bile. Ama büyük dinlerden Hristiyan Katoliklerinin bir kısmı nesli tükenmekte olan alt mezhepçikleri ile Yahudiliğin bir iki mezhebi, Tanrının insanı en güzel yarattığı ayetlerini (Mezmur 139:14) ve Kur’an’ın Tîn Suresi (95:4) hariç tutarsak, dinler de yavaş yavaş evrimsel sürece karşı buzlarını çözmeye başladı bile. Bir çok Kelam (akâid) bilim insanı, bu sürecin kendisinin de Tanrının bir iradesi olduğunu kabul etmeye başladı. Aslında doğru yol, orta yol da bunu şu an söyleyemem. Bilim evrim diyor su katıksız olarak. Din ise evrim de Tanrının yaratımı diyor. Demeye başlıyor… Din, bilimin gelişmesiyle, Göbeklitepe bulguları kadim dini savları yerinden oynattıkça, evrimin savını bükemeyince, öpmese de başına götürmeyi tercih ediyor. Peki ya orta yol nedir o zaman diye soracaksınız. Evet, yine de ben diyeyim dünya dışı varlıklar, siz deyin aloha / eloah / enlil / elohim / allah, (hangisini seçmeyi arzu ederseniz), ezik ve zavallı maymun hayvanını homoerektustan homosapiense çeviriverdi. Nasıl yaptı bunu peki, elbette ki DNA dizilimini değiştirerek.

Hep din çevreleri şunu sorar, peki o zaman bu günkü maymunlar niye evrimleşmedi ve hala maymunluk yapıyorlar))), klasik evrimciler de bunu Hz. Darwin’in türlerin kökeni (the origin of species) kuramıyla anlatmaya çalışır. (tabi muhatapları yerse)) Oysa ki aslında olan, dünya dışı varlıklar (Erich Won Daniken’in deyimiyle tanrılar arabalarıyla (ufo veya uzay gemileriyle)) güzelim mavi dünyamıza geldiler veya düştüler veya çarptılar ve buradaki ucube maymun ve maymuneleri genetik dizilimleriyle oynayarak adem ve havvaya çevirdiler. Artık bu yüceltilesi hizmeti yapanlar Anunakiler midir, Reptilyanlar mıdır, Orion’lular mıdır, Andromeda’lılar mıdır, Nordikler midir, siz karar verin, polarian dönemden, aryan ırkına kadarki süreçte bir çok müdahalelerde bulunmuşlar, bizi biz etmek için, dünyamıza iz bırakmışlardır. Bunlara ben diyeyim, Nazca çizgileri, siz deyin, Stone Henge veya Afyon’daki Koltypin dönemin insanlarının dev araba izleri veya Giza Pramitleri veya Lemuryanın Pasifik okyanusunun dibindeki devasa pramitleri…

Bildiğimiz şey şu ki, hiç bir şey bilmediğimiz…

Peki, yaşam ne o zaman, DNA sarmalının YİN ve YANG sarmalıyla kesişmesi. Ya biz kimiz; elbette ki yoldaki yolcu…

Ahmet Fidan bu bağlamda evrene şu sözcüğü bıraksın: ‘lorem ipsum!

Kalın sağlıcakla efendim.

YORUM EKLE