1829’da Kırıkkale’nin Vize ilçesinde doğar “Selim Sabit Efendi”…
İlköğrenimini tamamlar, bursla Paris’e gider ve 6 yıl kaldığı Paris’te Türkçe öğretmenliği yapar.
Fransız eğitim sisteminden etkilenir, okullarda uygulanan bilimsel metotları benimser ve 1861’de İstanbul’a dönüş yapar…
Döndükten sonra eğitim ile ilgili birçok kurumda çalışır. İlk görev yeri olan Süleymaniye’deki taş mektepte fikir babalığını yaptığı usul-i cedide (yeni tarz) göre eğitim ve öğretimi ilk defa bu okulda uygular.
Bugün halen eğitim sisteminde kullanılan, “karatahta”yı, sırayı, masayı, haritayı, hesap tahtasını, ve diğer eğitim araçlarını sınıf düzeninde “Türk eğitim sistemi”ne ilk o dönem kazandırır…
Bu yeni sınıf düzeni ve eğitim araçları diğer hocaların dikkatini çeker. Devrin Şeyhülislam’ı Kur'an-ı Kerim'i, "sıra üzerinde bacak sallaya sallaya" okuttuğu gerekçesiyle, cezaya çarptırmak için bir de fetva yazdırır.
Durumdan haberdar olan II. Abdülhamid durumu yumuşatarak Selim Sabit Efendi’ye dönemin Maarif Nazırı (Eğitim Bakanı) aracılığıyla "Birden bire değil, tedricen (yavaş yavaş) ilerleyelim. Efkâr-ı umûmiyeyi (halkın düşüncesini) de unutmayalım." telkininde bulunur…
"Biz hareketimizi biraz tadil eyledik (değiştirdik)" dese de görevden alınmaktan kurtulamaz.
Farklı devlet kurumlarında çalışır ve başarılı olur…
1884’te bugünkü adıyla “Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu” ikinci başkanlığına, son olarak ta 1886’da “Basın Kontrol Komisyonu Başkanlığı”na getirilir.
Sonraki hayatından talihsiz olaylar yaşar, sürgün edilir ve 1910 yılında İstanbul’da vefat eder…
***
Selim Sabit Efendi, meslek hayatı boyunca özellikle ilköğretimde geleneksel eğitim yöntemlerinin yerine “yeni ve etkili eğitim yöntemleri”nin uygulanması için çaba gösterir. “Elifba-yı Türkî” adlı eseri ile ilk alfabeyi hazırlar. Dilbilgisi kuralları, mantık, söz söyleme sanatı, matematik, coğrafya konularındaki ders kitapları uzun yıllar okullarda okutulur…
Ezberlemek yerine harfleri birbirine bağlayarak heceleri ve kelimeleri okutma esasına dayalı yöntemi eğitim hayatına getirmiştir. Uyarladığı bu yeni öğretim sistemine Usul-i Cedid denilir. 1900’lerin başında İstanbul’daki 265 iptidai ve taş mektepten bir kısmı numune mektebi haline getirilmiş ve bu yöntem uygulanır…
O’nu asıl önemli ve özel kılan eseri, 1869’da sıbyan mekteplerinin düzenlenmesi ile ilgili olarak Eğitim Bakanlığı’na gönderdiği Rehnümâ-yı Muallimîn (Öğretmenler için Kılavuz) adındaki 48 sayfalık rapor olan kitabıdır.
***
BİRBİRİNİ ETKİLEYEN İKİ HAYAT…
Bu büyük eğitimcinin yaptığı çalışmanın büyüklüğünü anlamak için başka bir hayat hikayesine daha bakmak gerek…
Gaspıralı İsmail…
1851’de Kırım Türk kültürünün beşiği olan Bahçesaray’da doğar…
Köklü bir Kırım Tatar Türkü ailenin çocuğu olarak askeri eğitim için Moskova’ya gider. Moskova’nın Anti-Türk yapısındaki Pan-Slavist ortamı onda aksi etki yapar. O yıllarda devam etmekte olan Girit isyanında Rum asilere karşı mücadele eden Osmanlı askerlerine katılmak için bir arkadaşı ile Anadolu’ya geçmeye teşebbüs ederken yakalanır. Askeri okul öğrenciliği bu kaçış ile sona erer. 21 yaşında Kırım’dan ayrılır. Dil öğrenmek için Paris’te 2 yıl kalır. Fransa’nın ünlü düşünür ve yazarları ile tanışır, fikirlerini öğrenir. 1874’te Osmanlı Zabiti olma hayali ile İstanbul’a gelir. Gelmeden önce Müslüman ülkeleri gezer ve son olarak Hac vazifesini yerine getirir ve İstanbul’a ulaşır.
Osmanlı zabitliği için yaptığı müracaatına olumlu cevap alamaz ve Kırım’a dönme kararı alır. Kırım’a dönmeden önce Selim Sabit Efendi’nin “Elifba-yı Türkî” eseri ve Osmanlı’da Usul-u Cedid eğitim sistemini inceler.
1978’de Kırım’a döner ve Bahçesaray Belediye Başkan Yardımcılığına, ertesi yıl da Başkanlığına getirilir.
Rusya egemenliği altındaki, “Türk-Müslüman toplumu”nun en büyük ve öncelikle çözülmesi gereken probleminin “cehalet” olarak belirlemiş ve bu gerekçeyle “modern bir Türk-Müslüman toplumu yaratma” işine, gazete çıkarmakla başlayarak Moskova’dan yarısı Türkçe, yarısı Rusça olmak üzere çok zor izinlerle kurduğu ve 1918'e kadar varlığını sürdüren "Tercüman" adlı gazeteyi yayınlar.
Gazete ve eğitim-öğretim faaliyetlerinin modern Avrupa uluslarının ortaya çıkışında nasıl bir rol oynadığını gözlemlemiş olduğundan, uzun bir yayın hayatı olan “Tercüman gazetesi”, Gaspıralı’nın idealini gerçekleştirmesi için en önemli iletişim aracı olur…
( Burası Önemli )
Gaspıralı İsmail, Selim Sabit Efendi’nin çalışmalarını ve usullerini Kırım’da uygular ve geliştirir. Sadece Kırım’la sınırlı kalmaz, Rusya’nın egemenliği altındaki tüm Türk Halklarının yaşadığı bölgelerdeki öğretmenleri toplar, eğitimler verir, yeni ve modern eğitim sistemini anlatır ve uygulamalarını ister…
O öğretmenlerin öğrencileri, yıllar sonra “Rusya’dan ayrılarak bağımsızlık ateşi yakan Türk Halklarının oluşturduğu devletleri kuran ve bağımsızlaştıran” bir neslin öğretmenleridir…
***
Dünyada, kültür reformu ve modernleşmede öncülerinden, Türk dünyasındaki millî uyanış hareketlerinin liderlerinden, yayıncı ve politikacı İsmail Gaspıralı'nın Ölümünün 100. Yılı “2014 UNESCO İsmail Gaspıralı Yılı” olarak ilan edildi.
Onsekiz yaşında çıktığı kutlu yolda bu Türk delikanlının ülküsü bütün Türk dünyası için, İstanbul Türkçesini esas alan ortak bir Türkçe kurmak ve Türkler arasındaki birlik şuurunu “Dilde, fikirde, işte birlik!” şiarıyla uyandırmaktı.
Bu şuur; Selim Sabit’in geliştirdiği, “Usul-i Cedid”… İşte o eğitim sisteminin Gaspıralı tarafından Kırım’da ve sonrasında yayılarak tüm Türk dünyasına yayılan hareket olan “Cedit Hareketini” doğurur…
“İlk Türk Aydınlanma Hareketi” olan “Cedit Hareketi”, Türk milli bilincinin gelişimi ve Türk halklarının bağımsızlık mücadelelerine önemli fikri etkisi olmuş bir harekettir…
Türk milliyetçiliği ideolojisini güçlü bir seçenek olarak ortaya çıkaran bu hareket zamanla tüm Türk topluluklarına yayılmış, bağımsızlık mücadelesi veren Türk halklarına ışık olmuş, rehber olmuştur…
***
Bu konuya nereden geldik?
Kutladığımız 24 Kasım Öğretmenler gününde bizleri bugünlere getiren, yetiştiren sevgili öğretmenlerimizi ve Türk Dünyasına, Türklüğe hizmet eden değerli lider öğretmenlerimizi anmak üzere kaleme aldım.
Başta güzel ahlakı ve dinimizi bize öğreten Peygamber efendimiz ve son dönem Türklerin Anadolu’da huzurlu yaşamlarına vesile olan Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm öğretenlerin öğretmenler günü kutlu olsun…
Son olarak;
“Dilde, fikirde, işte birlik” için; “Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan. Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan”
Diyerek de hem İsmail Gaspıralı’yı hem de Ziya Gökalp’i anmış olalım…