Buruna uygulanan aşılar koronavirüsün yayılmasını kola zerk edilen aşılardan daha etkili bir şekilde durdurabilir.
Daniel P. Oran ve Eric Topol’ un yazıları:
Son derece etkili Kovid aşılarının bir yıldan kısa bir sürede geliştirilmesi, bilimin olağanüstü bir zaferidir.
Ancak aşıların sağladığı bağışıklık cevabından en azından kısmen kurtulabilecek birçok koronavirüs varyantı ortaya çıkmıştır.
Bu varyantlar, kayıtsızlığa karşı bir uyarı görevi görmeli ve bizi, buruna sprey olarak verilen farklı bir aşı türünü keşfetmeye teşvik etmelidir.
Buruna uygulanan aşılar ek bir koruma sağlayabilir ve virüsün yayılmasını azaltmaya yardımcı olabilir.
Hâlihazırda müsaade edilen aşılar, üst kol kasına zerk edilir.
Çeşitli mekanizmalar aracılığıyla bir koronavirüs enfeksiyonunu simüle ederler.
Bu algılanan saldırıyı savuşturmak için bağışıklık sistemi antikorları ve T hücrelerini harekete geçirir.
Böylece, gerçek bir koronavirüs enfeksiyonu durumunda bağışıklık sistemi güçlü bir savunma ile hazırlanır.
Bu yaklaşım, hastalık riskini azaltmada son derece etkili olabilir.
İsrail’de tamamen aşılanmış yaklaşık 600.000 kişi arasında semptomatik Kovid vakalarında yüzde 94’lük bir düşüş oldu.
Bununla birlikte, endişe verici yeni koronavirüs varyantları, bu etkileyici etkinliği önemli ölçüde aşındırma potansiyeline sahiptir.
Kas içine verilen aşılar semptomatik Kovid vakalarını azaltsa ve birçok ciddi hastalığı önlese de, yine de asemptomatik enfeksiyona izin verebilir.
Bir kişi kendini iyi hissedebilir, ancak aslında virüsü barındırabilir ve başkalarına bulaştırabilir.
Bunun sebebi, koronavirüsün, solunan virüslere karşı ilk savunma hattımız olarak hizmet eden burun ve boğazın nemli, mukus salgılayan yüzeyleri olan mukozada geçici olarak yerleşebilmeleridir.
Laboratuvar deneyleri, bir koronavirüs enfeksiyonunun akciğerlerde yok edildikten sonra bile burunda kalabileceğini gösteriyor.
Bu, aşılamadan sonra koronavirüs yayılmasının mümkün olabileceği anlamına gelir.
Buruna hızlı bir şekilde püskürtülen intranazal aşılar, mukozadaki bağışıklık savunmasını desteklemek ve enfeksiyonu bloke edebilen immünoglobulin A (IgA) olarak bilinen bir antikorun üretimini tetiklemek üzere tasarlanmıştır.
Kısırlaştırıcı bağışıklık adı verilen bu ezici tepki, insanların virüsü bulaştırma şansını azaltır.
Bağışıklığı sterilize etmek olarak adlandırılan bu ezici tepki, insanların virüsü bulaştırma şansını azaltır.
Bu filmi daha önce görmüştük. Jonas Salk tarafından geliştirilen ve 1955 yılında kullanım için lisanslanan ilk başarılı çocuk felci aşısı enjekte edildi. Mevcut koronavirüs aşıları gibi, hastalık riskini önemli ölçüde azalttı, ancak her zaman enfeksiyonu önlemedi.
Poliovirüs, insan dışkısı ile bulaşmış yiyecek veya su yoluyla yayılır. Virüs vücuda bağırsak mukozasından girer, daha sonra sinir sistemini enfekte ederek felce sebep olabilir. 1960 yılında Albert Sabin, Salk aşısındaki tamamen inaktive virüs yerine, zayıflamış bir poliovirüs formunu içeren yeni bir çocuk felci aşısı geliştirdi. Ancak en çarpıcı fark, Sabin’in aşısının küp şeker veya sıvı şeklinde yutulmasıydı. Bu şekilde bağırsak mukozası ile doğrudan temas edebiliyordu ve bu onu çocuk felci enfeksiyonunu engellemede Salk aşısından daha etkili hale getirdi.
Yine de dünya çapında çeşitli gelişim aşamalarında olan yüzlerce koronavirüs aşı adayı arasından sadece az bir kısmı burun içine uygulanıyor. Şimdiye kadar, büyük ölçekli devlet desteği alamadılar. Ancak mukozal yola odaklanan erken araştırma ve geliştirme çabaları umut vericidir.
Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki bilim adamları tarafından oluşturulan deneysel bir burun içi aşı, hem mukozada hem de vücudun geri kalanında güçlü bir bağışıklık tepkisi oluşturdu ve enfeksiyonu neredeyse tamamen önledi.
Başka bir hayvan çalışması ayrıca enfeksiyonu önlemede mukozanın önemli rolünü göstermiştir. Araştırmacılar, koronavirüsün insan hücrelerine yapışmasını zorlaştıran bir burun içi sprey geliştirdiler. Günlük olarak kullanıldığında, virüsün bulaşmasını tamamen engelleyebildi. En az dört burun içi aşı, Çin, Hindistan, Birleşik Krallık ve ABD’deki insanlarla yapılan klinik testlerin ilk aşamasına ilerlemiştir.
Burun içi aşıların üstünlükleri
Burun içi aşıların da bazı pratik avantajları vardır. Enjeksiyondan farklı olarak, burun spreyi ağrısızdır. İğnenin olmaması, aşı konusunda tereddüt edenlerin endişelerini giderebilir. Bir burun içi aşı, minimum talimatla evde kendi kendine de uygulanabilir. Ve şu anda test edilmekte olan bazı intranazal aşılar, soğutma gerektirmiyor, bu da özellikle düşük kaynaklı ülkelerde taşınmalarını ve depolanmalarını kolaylaştırıyor.
Yeni ortaya çıkan koronavirüs varyantlarına karşı korunmak için periyodik güçlendirici aşılara ihtiyaç duyulması, tüm bu faktörleri daha da önemli hale gelecektir. Birine burun spreyi göndermek, yüz yüze enjeksiyon ayarlamaktan çok daha uygundur.
Koronavirüsün yayılmasını son derece düşük seviyelere indirdiğimizde Kovid pandemisini kontrol altına alabileceğiz ama aşılanmış asemptomatik taşıyıcıların varlığı bunu yapmayı çok zorlaştırabilir. Bu sebeple aşı araştırma ve geliştirmeye yönelik yeni yatırımların burun içi aşılar için önemli fonları ihtiva etmesi zorunlu görünmektedir. Koronavirüs enfeksiyonunu bloke etme potansiyelleri ve daha az dağıtım ve uygulama sorunları ile burun içi aşılar akıllıca bir yaklaşım gibi görünüyor. Onları bir öncelik hâline getirmenin ve gelişimlerini hızlandırmanın zamanı geldi.
Gelelim neticeye
Biri bana burun içine uygulanan aşı çalışmalarının bırakın teşvik edilmeyi tam aksine görmezden gelinmesi ve hatta baltalanmasını izah ederse çok memnun olurum.
Kaynak: https://www.scientificamerican.com/article/to-beat-covid-we-may-need-a-good-shot-in-the-nose/