Borçlu olmak insan dünyasını nasıl etkilerse, devlet ve millet hayatını da öyle etkiler. Borçlu olmayı iki sınıfa ayırarak düşünmeliyiz.
Burada, sözünü etmeye çalışacağım borçluluk durumu, ödenemeyecek kadar borçlu olma, durumudur. Temerrütte düşme durumudur.
Gerek bireysel borçlarımız gerekse millet ve devlet olarak borçlarımız, ödenemeyecek duruma gelmiş borçlardır. Ödenemeyen borçlar, farklı farklı kaynaklardan tedarik edilmiş olduğu için, gelen baskılar da farklı kaynaklardan gelmektedir. Kaynakların genel adını söylemek durumundaysak; Avrupa ve Amerikalı bankerlerden ve fon kaynaklarındandır.
Borçlu kişi nasıl ki, alacaklının yüzüne bakamaz duruma gelirse, devletler de borç aldığı kaynaktan, yeni borç alamayacak duruma gelirler.
Yüksek faiz ödemeyi göze almış olsanız bile, borç verecek kaynak size borç vermekten çekinir. Veya daha akıl almaz garantiler ister.
Devletlerin, büyük şirketlerin ve bankaların borçlulukları, esnafın ticari borcuna hiç benzemez. Bir noktaya kadar ekonomik ve ticariymiş gibi görünse de belli bir noktadan sonra siyasileşir.
Şirketler, borç alarak kurdukları şirketlerini, ucuza elden çıkarmak durumunda kalırlar.
Devletler siyasi duruşlarında irtifa kaybeder, eskiden borç aldıkları kaynaklara karşı takındıkları tavrın çok gerisine düşerler.
Borçlar, iktidara olan güvenin kaybına neden olur. Milletin kendi iktidarına olan güvenini kaybetmiş olması, ekonominin damarlarında dolaşan yerli paranın pul olmasına kadar gider. Borç iç siyaseti çalkantıya sokar.
Ödenemeyecek hale gelmiş aşırı borçlar; içeride para basılarak aşıldıkça, enflasyon yükselir, emek ucuzlar, halkın elinde ki para, bir işe yaramadığı için, ekonomi daha da geriler.
Aşırı borç, alacaklıya teslim olmayı mecbur kılar. Bu teslimiyetin sınırları borçların büyüklüğüne bağlıdır. Ve teslimiyetin adı; siyasi teslimiyettir.
Siyasi teslimiyet; kendi ideal ve amaçlarından vaz geçmek demektir. Siyasi tavizler iç siyasi dengeleri bozar. Siyaset alabora olmaya başlar.
Borç tsunamisi devletlerin devlet olma karakterine önemli ölçüde darbe vurur.
Osmanlıyı yıkan borçlar, Cumhuriyet döneminin en çok ders aldığı konudur. Borçlar sebebiyle ülkenin alacaklılar tarafından bölüşülmesi hususu, belki de Osmanlı devletinden bize intikal eden en temel mirastır.
Aşırı borç, devletler için kanser gibidir. Önce sosyal huzursuzluklar, sora siyasal alt-üst oluşlar getirir.
En sonunda ne olur deseniz; Açın Osmanlı Tarihini okuyun derim.