BİR ROMAN; DEVE BOKU SAVAŞLARI (1)..
Dikmen’in yükseklerinde..
Bir Ekim sabahının sarı-yeşil-turuncu yeryüzü cennetinde..
Gökyüzünde mavi-beyaz sonsuzluk..
İçimde, gelecek “rahat günlerin” umudu..
Masamda bir yazar dostumun sarı kanatlı romanı, Deve Boku Savaşları.
Okurken yeniden yazıyorum romanı..
Bir kitabı okurken yazmak ne demek?
Kitapları yazarak okumak lazım.
Her kitap önümüze-içimize açılan sonsuzluktur..
Roman Aydın’da geçer.
1950’nin Ağustos ayı. İlk bölüm “sıcak”, ikincisi; “ağustosböcekleri”.
Vural 30 yaşında. Karısı Ayten 14 veya 15’inde.
Vural yeni bir araba almış, Aydın ile çevre arasında yolcu taşımakta.
Ayten güzel bir kız, istemeyerek çevre baskısıyla evlenmiş-evlendirilmiş. Çocuk yaşta..
Bir çocukları var, Coşkun, roman bu çocuğun on yaşı civarında başlıyor
.
Satın aldıkları eski bir Rum evinde yaşıyorlar.
Coşkun’un annesi ev işleri yapmıyor, kitap okumayı seviyor.
Yer silmesini biraz da zorla Coşkun’a yaptırıyor..
Ayten’in evliliği, din-tarım-feodal toplumların yaygın geleneği..
Çocuklar, istemeden, olgunlaşmadan, özgür sevgiyi bilmeden, tanımadan, yaşamadan, çevre baskısıyla, miras kaygısıyla, erkek despotizmiyle, evlendirilip, bir eve teslim ediliyor.
Kitap çok yönlü.
Sayfa 53’te, insanların yaşadıkları bölgenin-toprağın öyküsünü, masallarını bilmedikleri anlatılıyor. Marsiyas Efsanesi..
Politik göndermeleri de var romanın.
Sayfa 59’da, “…ne işimiz var Kore’de?…” diye şoför-yolcu tartışmaları olduğu vurgulanıyor.
Sayfa 69’da, geçmiş Kore ve yakın Suriye savaşlarına göndermeler var..
Romanda sayfalar ilerledikçe göreceksiniz, tarihsel ve toplumsal gelişmenin sosyal hayata ve bireysel gelişime yansımalarını..
Toplumsal gelişmenin romana yansıması anlamında bir çok tez konusu çıkabilecektir bu sayfalardan..
1950’lerde, Aydın’da on yaş civarında erkek çocuklarının insanı hayran bırakan dünyası..
Ve yazarın büyülü gerçekçi tarzda onların iç dünyasını, oyunlarını, düşlerini, açık, akıcı anlatımı..
On-on iki yaş erkek çocukların büyülü dünyası..
Sadri’nin, Hayalet Süleyman’ın, Tak Tak Erol ve Domat Kemal’in ve annesinden bin bir zahmetle kıvranarak izin koparmaya çalışan Coşkun’un “ağaç-uzay sinemasına” koşuşu
..
“…çocuklar… aynı yöne çevrilmiş başlarıyla, ufuk çemberinin bütün noktalarını gözleriyle tarıyor… gördüklerinin ötesindeki sonsuzluğu olabildiğince seyretmekse, onların yaptığı da her zaman buydu işte. Ufka bakmak, sonra da hep yaptıkları gibi ufkun ötesinde hayale dalmak…(sayfa 80)
Hep söyleyip, yazıyorum;
“Çocuklarımız Ufku Görerek Büyümeli, Dr. Halit Suiçmez, Yazar Portal, 25 Temmuz 2019)”
Bir sınırdan sonsuzluğa, yeni dünyalara.. düşlere..
Roman yazarı İnci Gürbüzatik Dostum da benimle aynı görüşte..
Ve romanında çocukları ufukların ötesine, sonsuzluk düşlerine çağırıyor..
Sadece şimdiki değil, o günkü çocuklar da harika!..
Epsilon Yayınevinden, Nisan 2018’de çıkmış, 457 sayfalık bir romanı okumaya ve yazmaya devam edeceğiz.
Yazar bir kez, okur bin kez yazar, her okuyan yeni dünyalar kuracaktır belleğinde, iç aleminde, yaşam terazisinin dengesinde hep yeniden tartacaktır kendini..
Bu kitapta sadece insani kahramanlar yok, bin bir ahengiyle doğamız var, atmosfer olayları ve hep gelecek kaygısı içinde sürdürülebilir olup olmadığı tartışılan iklim-sıcaklık değişimleri var, başta ağustos böcekleri hayvanlar alemi var..
Öyle ya, iyi yazarlar, insanın doğa, tarih ve toplum dengesini gözetmekten hiç geri durmazlar..
Okuyun bakalım, Deve Boku Savaşlarını, Şoför Vural’ın bir görüşte aşık olduğu gizemli, güzel yolcusunu 1948 model de soto marka siyah arabasıyla Aydın’a götürürken, hangi insani ruhsal açmazlar içinde kıvrandığını..
Ve romanın hemen başlangıcındaki bu sahnelerin sonra nerelere evrileceğini?..
Devam edeceğiz bu okuma ve yazma yolculuğuna..
Sevgiyle ve üretkenlikle kalın.. dostlukla..