Son yıllarda toplum olarak sosyal paylaşım ve karşılıklı iletişim beceri ve değerlerimizi hızla tüketiyoruz. Ailede, okulda ve sosyal çevrede artarak devam eden iletişim eksikliği bir çok sorunu da maalesef beraberinde getiriyor; ve bu sorunların etki alanında çocuklarımız ve gençlerimiz kalıyor.

Bireyin toplumsallaşma sürecinde aile başlangıç noktasıdır. Birçok ebeveynin ,ekonomik ve eğitim düzeylerine bakılmaksızın, çocukların kişisel , sosyal beceri ve değerler kazanma noktasında yeterince duyarlı davranmadıkları acı bir gerçektir. Yine birçoğu, sosyal medya ve televizyon programlarına ayırdıkları vakitleri çocuklarından esirgemektedir. Yaşı kaç olursa olsun çocuklarımız ve gençlerimiz iletişim ihtiyacı duyar. Kişisel sorunlarının dinlenmesini ve problemlerle başa çıkabilmek için yardımcı olunmasını; hayal ve beklentilerinin desteklenmesini, kültürel değerlerini ailesi vasıtasıyla kazanmayı; değer verilmeyi ve önemsenmeyi ister. İyi ve kötüyü, doğru ve yanlış ayırt etme noktasında öncelikle ailesinin rehberliğine ihtiyaç duyar. Bu beklentileri ailede karşılayamayan çocuk yada gencimiz, olumsuz kişi yada yapılarla iletişim kurup yanlış ve tehlikeli durumların içinde kendisini bulur.

Her geçen yıl ülkemizde çocuklara yönelik şiddet, taciz ve tecavüz olaylarının artması; çok küçük yaşlarda başlayan madde ve uyuşturucu bağımlılığı; çocukların evden kaçması; çeşitli terörist ve bölücü yapılanmalara dahil olmaları ve ayrıca küçük yaşta suç makinasına dönüşmesi gibi birçok üzücü olaylar etkili aile iletişiminin olmamasından kaynaklanmaktadır.

Bireyin toplumsallaşma sürecinde ikinci önemli nokta okuldur. Buradaki eğitim ve öğretim faaliyetleri, velilerin destek ve takibiyle sürdürülmediği sürece çocukların sağlıklı bir davranış kazanım süreci geçirmesi imkansızdır. Okullar çocukların gün boyu sadece nasıl olsa ordadır dediğimiz emanetçi dükkanları değildir. Bütün eğitim kurumları gereksiz derecede yoğunlaştırılmış programlara rağmen davranış ve bilgi kazanım süreçlerinin en önemli bir parçasıdır. Çocuk, aile ve okul denklemi birbirini desteklemelidir. Olumsuz davranışların aileler tarafından çocuğu sözde korumak adına göz ardı edilmemesi gerekir.

Bireyin toplumsallaşma sürecinde üçüncü önemli nokta sosyal çevredir. Sosyal çevre yani yaşadığımız toplum çocukların sosyal ve kültürel gelişimi noktasında destekleyici olmalıdır. Kazandırılan davranışların toplumda karşılığı olması gerekir. Örneğin ailede ve okulda dürüstlük öğretilmişse, sokağa çıktığında vatandaşlar tarafından bu davranışlar yaşatılarak desteklenmelidir. Görülen olumsuzluklara kayıtsız kalınmaması, çözümün bir parçası olarak toplumdaki her bireyin taşın altına elini koyması gerekir.

Kanun ve yasa düzenleyicilerin çocukların ve gençlerin fikren, bedenen ve ruhen gelişimlerini çeşitli düzenlemelerle koruma altına almalıdır. Çocukların fiziki ve ruhi gelişimlerine zarar verecek, kastedecek kişi ve yapıları en ağır şekilde cezalandırılması gerekmektedir. Çocuk işçiler, kimsesiz çocuklar, şiddete maruz kalan çocuklar yasalarla koruma altına alınmalıdır.

Ahlaklı ve erdemli bir nesil yetiştiremediğimiz sürece ideolojik düşüncelerimizin, siyasi tercihlerimizin yada dini inanışlarımızın hiçbir anlamı yoktur. İçinde yaşadığımız toplumun huzur ve güvenliği hepimiz için önemlidir. Yalnızca maddi değerler için değil, sosyal ve kültürel değerlerimiz için, toplumun huzur ve güvenliği için, gençlerimizin geleceği için bir ve beraber hareket etmek zorundayız. Unutmayın, bugün çocuklarımızın ve gençlerimizin bize ihtiyacı var; yarın da bizim onlara…
Osman Osma
Ülkü Ocakları
Bafra İlçe Başkanı
 

Samsun Haber, Samsun Haberleri, Haber Samsun, Samsun, Haber, Son Dakika, Altinovagazete.com