Bu yazımızda AVM’lerin İnsan hayatına etkilerinden bahsedeceğiz. İlk önce AVM (Alış Veriş Merkezi) kelimesi üzerinde duralım. Bu kelime bana her zaman soğuk ve sıkıcı gelmiştir. Zira burada size halinizi hatırınızı soracak, paranız çıkışmadığında veresiye yazacak, acil zamanınızda yardımınıza koşacak, size komşuluk veya arkadaşlık edecek samimi insanlar değil adeta robotlaşmış ve tek derdi ekmek parası değil de kazanma hırsı olmuş insanlarla dolu bir yerdir. Asrımızda insan hayatı birçok şeyle tahakküm altına alınmakta. Lakin belki de bunu en çok yapanlardan biri de AVM’lerdir. ‘Aranızda müze gezmemiş biri var mı?’ desem kolaylıkla ‘evet’ cevabı alabilirim. ‘Tiyatroya gitmemiş olan?’ tabiî ki ‘ evet’. ‘Peki sit alanı, sinema, sirk, opera, galeri, sergi?’ hepsine ‘evet’ dendiğini duyar gibiyim. Ama bir şehirde yaşayan yahut da ömründe bir kez şehre uğramış her insan mutlaka AVM görmüştür. Sizce de bu normal bir şey mi?
Bir gün herhangi bir AVM’ye gidin. Bir köşeye oturup insanları seyredin. Emin olun hiç haz etmeyeceğiniz şeyler göreceksiniz.
Bir tarafta üstü başı pespaye olmasına rağmen son model akıllı telefon almaya çalışan orta sınıf. Bir yanda her türlü şeyi takıp takıştırmış görgüsüzler. Obezlik sınırını dahi aşmış ‘hamburgerseverler’. Türk markalarına iğrenç bir şeymiş gibi bakıp on liralık malın yüz liraya satıldığı yabancı mağazalara koşturanlar. Her türlü oyuncağı isteyen, ellerinde yarısı erimiş dondurmalarla ağlayan çocuklar. Bilgisayar oyunları ve teknolojik aletler yüzünden gözleri bozulmuş ve mankurtlaşmış gençler. Aynı yerden gelip sadece üzerine farklı etiketler yapıştırıldığı için ‘organik’ adı altında yan tezgâhtakinin beş katı fiyatına satılan gıdalar. Kendi kültür ve ahlak anlayışınıza aykırı kıyafetler, milyarlık parfümler, gereksiz takılar, bin bir renkli makyaj malzemeleri… Canından bezmiş çalışanlar, hırsızlar, sahtekârlar, israfçılar… Ve daha neler neler… Bir koşuşturmaca, makineleşme, betonlaşma… Görüntü ve ses kirliliği…
Mesela AVM ve marketlerde neden saat olmaz bilir misiniz? Zamanın nasıl geçtiğini anlamamanız için. Ya da tavanlar ferah yapılmaya çalışılır ki daralıp çıkıp gitmeyesiniz. Müzik sesi susmaz ki kan akışınız, kalp atışınız hızlansın çabuk yorulmayıp daha çok gezin ve sıkılmadan alışveriş yapın. Işıklar çok iyi ayarlanır ki elbiselerin rengi güzel görünsün böylelikle satış artsın. İniş-çıkış merdivenleri zıt yönlerdedir ki birinden birine giderken camekânlara göz atın. Ortada boş alanlar bulunur ki orada durduğunuzda her reklamı göresiniz. Büyük tabelalar asılır ki müşteriyi çeksin.
Bir de 90 meselesi var. Hani 49,90, 99,90 var ya, işte o! Bunun yapılma nedeni tüketiciyi korkutmamaktır. Direk 50 veya 100 lira denince insana daha pahalı gelir. Lakin böyle yaparlar ki göz korkutmasın. Genelde o 10 kuruşu da vermezler zaten. Yani yine 100 lira ödemiş olursunuz.
Yahut gıdaların son kullanma tarihleri ve içindekiler kısmı diplere ve küçük harflerle yazılır ki okuyup geri durmayasınız.
Pekii yolunmaya hazır bir tavuk veya sürüye katılan bir koyun olmayı neden seviyoruz? Elbette arada sırada gidip gezmek, boş zamanları değerlendirmek, ihtiyaçları karşılamak güzel şeyler ama bunlar dışında her şey yapılıyor bu gibi yerlerde. Hatta AVM’lerin daimi ziyaretçisi haline gelen ‘insansılar’ var. Şimdi siz düşünün devlet toplum yararına en ufak bir kısıtlama getirince ‘yaşasın hürriyet’ diye bağırıp çağırırken neden bu düzenin aptal esirleri olmayı seçiyoruz? AVM’lerin oyunlarına kanmamanızı umarak yazımıza burada son veriyoruz. Selam ve dua ile…
MUHAMMET BARAN ASLAN