İnsanlık tarihinin en güçlü madde ve mana inkılâbını yapan, insanlığı küfür ve sapıklık bataklığından kurtaran, İslam’ın yüce aydınlığına çıkarmak için 23 yıl durmadan, dinlenmeden çalışan ve âlemlere rahmet olarak gönderilen, tek önder ve tek örnek şahsiyet, hiç şüphesiz ki Peygamber Efendimiz (sav) dir.
Dünyayı iman ve Kur’an nuruyla aydınlatan, bütün âleme Hakk’ın sesini duyuran O’ydu. İnsana insanın kul olmamasını isteyen ve insanı hürriyete, adalete, huzur ve saadete çağıran da O’ydu, Yaratılmışların en yücesi Sevgili Peygamberimiz (sav), fani varlığıyla ebedi aleme göçtü. Ancak O: tek önder, tek lider, tek kurtarıcı olarak daima bizim rehberimiz olmuştur.
Hz Peygamber (sav) insanların en cömertiydi. Yoksulları, boynu bükükleri kollar, gözetir, dertlerine derman olurdu. Dost-düşman, zengin-fakir herkese iyilik ederdi. Akraba ve komşu haklarını korur, kendisinden bir şey istenince varsa verir, yoksa vaat ederdi.
Cabir (RA) şöyle diyor: “Hz Peygamber (sav)’den bir şey istendiğinde, yok ve hayır dediği asla vaki olmamıştır.” Hz Peygamber (sav) şöyle buyurmuştu: “Fakir-fukarayı arayın, görüp gözetin. Siz ancak fakirlerin sayesinde yardım görür ve rızıklanırsınız.”
Enes b. Malik (ra)’ın rivayetine göre Hz Peygamber (sav) şöyle buyurdu. “Bir kimse rızkının bol olmasını ve ecelinin gecikmesini isterse, akrabasını görüp gözetsin.” Başka bir hadislerin de ise Hz Peygamber (sav) şöyle buyurmuştu: “Komşusu açken tok yatan, olgun mümin değildir.”
Hz Peygamber (sav) cimrilik konusunda müminleri şöyle uyardı: “Cimrilik etmekten sakının. Zira cimrilik sizden evvelkileri helak etmiştir. Onları, birbirlerinin kanını dökmeye, Allah’ın haram kıldığı şeyleri helal görmeye sevk etmiştir.”
Yine Enes b. Malik anlatıyor: “Hz Peygamber (sav) biz çocukların arasına karışır ve güler yüzle bizimle latife ederdi. Hatta kuşu olan küçük kardeşime: “Ey Eba Umeyr! Nugayr (Kuşcağız) ne oldu?” der tebessüm etmişti.”
Peygamber sav), bazen torunları Hz Hasan, Hz Hüseyin ve Hz Ümame’yi sırtına alıp sokağa çıkardı. Bazen onları sırtında taşıdığı haliyle nafile namaz kılardı. Bir gün Hz Hasan ve Hz Hüseyin sırtında iken Hz Ömer (ra) gelmişti. Onları böyle görünce: “Ne güzel bineğiniz var.” Demişti. Hz Peygamber (sav) de şöyle mukabele bulunmuştu: “Ne güzel süvarilerdir onlar!”
Bizim de örneğimiz Hz Muhammed (as) dır. O’nu örnek edinmenin alameti, sünnetine sarılmaktır. O’nu sevmek, ümmeti olmanın ilk şartıdır. O’nun sevmediklerini sevmemek de ümmet olmanın başka bir şartıdır. O halde geliniz, Âlemlere rahmet ve nur saçan bir kandil olarak gönderilen Hz Peygamber (sav)’in hayatından fışkıran fazilet ışıklarıyla beraberce aydınlanalım:
Hz peygamber (sav), öfkelenmez, kendisine yapılan eziyetlere ve işkencelere sabreder, öç alma duygusuna aska kapılmazdı. Tehditlere, alaylara ve boykotlara aldırmadan Allah’ın emir ve yasaklarını tebliğ etmişti. O (sav), engin bir rahmet kaynağıydı. Kim gönül kabını O (sav)’e açarsa rahmetle doldurur. Çünkü O, Allah’ın rahman ve rahim sıfatlarının dışa yansıyan temsilcisiydi.
Uhud savaşında çok sevdiği amcası Hz Hamza şehit edildiği, vücudunun parçalandığı, ciğerlerinin söküldüğü; halasının oğlu Abdullah b. Cahş (ra)’ın bedeninin doğrandığı; bizzat kendisinin mübarek yanağının yarıldığı, dişlerinin kırıldığı, nurlu yüzünün kanlar içinde kaldığı, Müslümanların yaralandığı, şehit edildiği bir zamanda bile düşmanlarına lanet okumamıştı. Lanet okuması istendiğinde ise şöyle buyurmuştu: “Şüphesiz ki ben, lanet etmek, azabı çağırmak için değil; rahmet olarak gönderildim.”
Hz Peygamber (sav)’i örnek alan her Müslüman, sade bir hayat yaşayacak, lüks ve israfa dalmayacak, elindeki nimetlere şükredecek ve onlarla fakirleri gözetecektir. Aksi halde Allah Rasülü (sav)’i örnek kabul etmemiş olur. Müslüman bu imanla ve bu sevgiyle Allah Rasülü (sav)’e bağlandığı zaman, huzur ve saadete erecektir.
Sözlerin en güzeli Allah kelamıdır: “Allah ve melekleri, Peygamber’e çok salavât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salavât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.”Selam olsun O’na ve O’nun ali ashabına…