Amerikan seçimlerinden çıkarılacak çok dersler var. Ama ilk dersin; yönetenlerle, yönetilenler arasında olduğunu görmek, en önemlisidir diye düşünürüm.
Bu düşünce, Batı medyasında ve dünya medyasında da kendini göstermektedir.
Süper Lortlar ile kölelerin çatıştığı bir dünyaya gidiyoruz.
Gidiyoruz da işin sonunda bir ışık var mı, burası çok önemlidir. Yoksa bir karanlık tan çıkıp, başka bir karanlığa mı gireceğiz?
Bir tarafta neo liberalizmin getirdiği karanlık dünya, öte yanda bu düzenden çıkışın aracı gibi görünen otoriter yönetimler.
Bu öfke meselesini biraz daha açmakta fayda var. Çünkü önümüzdeki dönemin nasıl bir dönem olacağını bu öfke belirleyecektir.
Önce öfkenin kendisini tanılamak gerek. Bu öfke şimdilik, siyasete yönelen bir öfkedir. Görece bazı demokratik haklardan ortaya çıkan kolaycı tepki. Bu öfke, Neo liberalizmin yarattığı yağma düzenine değil. İnsanlar sınıyor ki, asıl suçlu siyasetlerdir. Oysa gerçek insanlık düşmanı suçlu, geride korunmalı olarak orada duruyor. Kapitalizmin gerçek temsilcileri ellerinde ki iplerle Hacivat Karagöz oynatır gibi siyasetçileri yönetiyorlar. Siyasetçiler de kapitalizmin taleplerini halka bildiriyorlar. İşin sonunda; Siyasetçiler de halkları kendileri yönetiyor sanıyorlar. Veya bilerek bu rollere soyunuyorlar.
Sonuçta halkların gözü, ilk bakışta, siyasetçileri görüyor.
Öfkenin gerçek suçluya değil de siyasete yönelmiş olması, gerçek düşman yerine onun kuklalarıyla bir çatışmayı önceler.
Daha ağır otoriterler yönetimler ile kapitalizmin hayatına devam etmesi; mücadelenin sonunda otoriter siyasetçiler devrilse bile, asıl canavar arkadan daha güçlü ve bilenmiş olarak ortaya çıkacaktır.
Sorun; kapitalizmin belli bir imtiyazlı zümreyi daha çok zengin ederek yoluna devam etmesi, yoksullaşmanın ve açlığın derinleşmesidir.
Hem otoriter siyasetler hem kapitalizm yoluna devam edecekse, varılacak yer sermaye faşizmleridir. I. Dünya Savaşından sonra Almanya örneği gibi…
Bu gidişatta servet sınıfının verece hiç taviz olmayacak mı? Hiç mi halk yararına bir gelişme olmayacak?
Evet olacak. Çok büyük servet sahiplerinin aracı olarak kullandıkları, üretmeden kar eden, bazı aracı kurumları temizleyerek, bu aracı guruplarda biriken servetin bir kısmını halklara yönlendirebileceklerdir.
Ne demek mi istiyorum? İtibari para veya kredi parası dediğimiz ticari banka paralarını doğrudan Merkez Bankaları kanalı ile iş çevrimine verecekler. İmtiyazlı ticari bankalar aradan çekilecek veya ayıklanacak ve dijital paralar doğrudan dijital cüzdanlara Merkez Bankaları tarafından gönderilecektir.
Servet sınıfı da bu durumu bize devrim diye satacaktır. Şimdilik görünen budur. Elbette son noktayı kim koyacak halklar mı yoksa servet sınıfı mı esas belirleyici olan bu olacaktır.