İslâm’da iftira konusu, üzerinde oldukça fazla durulan bir konudur. Çok sayıda ki âyet-i kerimede, iftiranın özelliğinden ve onun nezdinde sevilmeyen ve hatta yerilen bir davranış olduğundan bahsedilmektedir. Allah(cc) bu tip insanlardan ülkemizi ve ehli imanı korusun!..
Yalan söylemek ve iftira atmak haramdır, kaçınmak gerekir. Bu iki fenalık, her dinde haram kılınmıştır. Cezaları da çok ağırdır. İftira büyük bir günahtır, içerisinde yalan söylemek de vardır ki; yalan dinimizde haramdır. İftirada ise bir insanı incitmek de vardır. iftira etmek, yeryüzünde fesat çıkarmaya, ortalığı karıştırmaya yönelik bir harekettir. Tabii ki bu da haramdır.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “Bir kimse, bir mümin hakkında olmayan bir şey söylerse, iftiraya uğrayan kimse, onu affedinceye kadar, Allahü teâlâ onu Cehenneme sokar.” İnsanlara suizanda bulunmak, iftira atmak kişisel haklarına saldırıdır ki, büyük günahkardandır.
“İftirayı işittiğiniz zaman, mümin erkeklerin ve mümin kadınların, kendiliklerinden hüsn-ü zanda bulunup da: “Bu apaçık bir iftiradır” demeleri gerekmez miydi?”(Nur/12)
“Bir de dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? Madem ki, bu şahitleri getiremediler, o halde onlar, nezdinde, yalancıların da kendileridir”(Nur-13)
“Siz o iftirayı dilinize dolamıştınız. Hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığınız şeyi ağzınızla söylüyor ve onu önemsiz bir şey sanıyordunuz. Halbuki bu, nezdinde büyük bir günahtır “(Nur-15)
“… Size şeytanların kimler üzerine inip durduğunu haber vereyim mi? Her günahkâr iftirâcı, yalancı, sahtekâr üzerine iner. Bunlar (şeytanın iftirâ ve yalanına) kulak verirler. Çoğu ise yalancıdır.” (Şuarâ, 221-223).
“Kim bir hata yapar veya kasıtlı günah işler de onu bir suçsuzun üzerine atarsa, büyük bir bühtan/iftirâ ve apaçık bir günah yüklenmiş olur.” (Nisâ-112).
“Kim bir mü’mini bir münâfığa (gıybetçiye) karşı himâye ederse, da onun için, Kıyâmet günü, etini cehennem ateşinden koruyacak bir melek gönderir. Kim de müslümana kötülenmesini dileyerek bir iftira atarsa, onu, Kıyâmet günü, cehennem köprülerinden birinin üstünde, söylediği (günahından temizlenip) çıkıncaya kadar hapseder.” (Ebû Dâvud)
İftira son derece kötü ve tahrip edici bir hâdisedir. Hem iftirayı yapan ve hem de kendisine iftira edilen kimse için oldukça rahatsız edici bir tutumdur. İftira sonucunda insanlar arasındaki sevgi ve dostluk bağları zayıflar; dayanışma gücü ortadan kalkar. insanlar birbirine güven duymazlar. Bu güvensizlik, bir toplumun sosyal hayatını tamamen felce uğratan yıkıcı bir harekettir.
İftira, toplumdaki güzellikleri yakıp bitiren sosyal ve ahlâkî bir hastalıktır. Çünkü adâletsizlik ve tâkipsizlik, kötü fiillerin yaygınlaşmasına ve artmasına yol açar ve başıboşluğa sebep olur.
İftira attığı kişiyle helâlleşmezse cezasını mutlaka görecektir. Dünyada bir gün kendisi de attığı iftira kadar şerki bir iftiraya mahkûm olur. Âhirette de Allah’ın sorgusuna ve cezasına mahkûm olur.
İftiraya uğrayan kişinin Allah nezdinde kaybı yoktur. Bilâkis kazancı vardır. Cenâb-ı Hak: “Böyle imtihanlar sizin sevaba erişmeniz için birer vesile teşkil eder” buyurmuştur. iftiraya uğradığı halde sabreder, kardeşlik hukukunu, uhuvveti ve toplum huzurunu bozucu taşkınlıklardan kendini alıkoyar ve iftira atmaktan da, iftiraya uğramaktan da Allah’a sığınırsa sevabını katlamış olur.
Yalan söylemek ve iftira atmak günümüzde sosyal bir hastalığa dönüştü. Siyasette yalan bir moda oldu. O da yetmedi bir iftira furyasına dönüştü. Allah korusun iftira ve zulme dönüşen bu hastalık kardeşlik duygularımızı yok etmeye fitne tohumları ekmeye başladı. Yalan ve iftiradan nemalanan zevatlar toplumumuzu bölmeye ve birbirine düşürmeye başladılar. Çok tehlikeli sakat gelişmelerdir bunlar. Bizi İç savaşa ve bölünmeye götür ki; tehlikelidir: çok uyanık ve dikkatli olmalıyız. Kardeşliğimize- birliğimize zarar verecek bu ihanete asla göz yumamayız. Devleti ayakta tutacak olan kardeşlik, birlik ve beraberlik duygusu değil midir? Siyaset adına birileri ateşle oynuyor, böyle bir ihaneti alkışlamamız asla mümkün değildir!